Bilgiustam
Bilgiyi ustasından öğrenin

Biyolojik Yaşlanma Hızı Neden Yavaşlıyor?

0 457

Biyolojik Yaşlanma Hızı Neden Yavaşlıyor?Dünya nüfusu yaşlanıyor. Dünyanın hemen hemen her ülkesinin nüfusundaki yaşlıların sayısında ve oranında artış yaşanıyor. Nüfusun yaşlanması, yirmi birinci yüzyılın en önemli toplumsal dönüşümlerinden biri haline geldi. Büyük dönüşümün etkileri, toplumun tüm kesimlerinde, aile yapıları ve nesiller arası ilişkilerin yanı sıra, emek ve finans piyasaları dahil olmak üzere, konut, ulaşım ve sosyal güvenlik gibi mal ve hizmetlere olan talebin yükselişine bağlı olarak artmaktadır.

Yaşlanan Nüfus Tahminleri

Dünya nüfus tahminleri 2017 revizyonu verilerine göre 60 yaş ve üzerindeki kişilerin sayısı, 2050 yılına kadar iki katına ve 2100 yılına kadar da üç katına çıkacak. 2017’de dünya nüfusunun yüzde 13’ünü oluşturan ve toplam 962 milyon olan yaşlı nüfus, 2050 yılında yaklaşık 2,1 milyara çıkacak. Küresel olarak, 60 yaş ve üstü nüfus, tüm genç yaş gruplarından daha hızlı büyümekte. Gene, küresel olarak, 80 veya daha yukarı yaştaki kişilerin sayısı 2050 yılına kadar 425 milyona çıkacak. 2100 yılına gelindiğinde ise yaklaşık 909 milyona çıkacak. Önümüzdeki yıllarda birçok ülke, artan yaşlı nüfus nedeniyle, sağlık sistemleri, emekli maaşları ve sosyal güvenlik sistemleriyle ilgili mali ve politik baskılarla karşı karşıya kalacaktır.

Biyolojik Yaşlanma Araştırmalarında Ölçülen Değerler

Nüfus büyüklüğü ve yaş kompozisyonu üç demografik özellikle belirlenmektedir: Doğurganlık, ölüm ve göçler. 1950’lerden beri tüm bölgeler yaşam beklentisinde önemli artışlar yaşamıştır. Uzun ömürlülükteki genel iyileşmenin artan oranını, ileri yaşlardaki sağkalımdaki iyileşme, oluşturmaktadır. Doğurganlığın azalması ve uzun ömürlülüğün artması ise, tüm dünyada yaşlanan nüfusun anahtar faktörleridir.

Bugün, dünya ülkeleri, yaşlılara yönelik olarak, sağlık ve beslenme, yaşlı tüketicilerin korunması, konut ve çevre, aile, sosyal refah, gelir güvenliği ve istihdam gibi konularda özel eylem planları hazırlamaktadır. Sağlıkla ilgili alanlardaki gelişmeler, “İnsan hissettiği yaştadır” diyenleri haklı çıkarıyor. Yapılan araştırmalar, bazılarımızın yirmi yıl öncesine göre daha yavaş yaşlandığını gösteriyor. Bu araştırmaların sonuçları, doğum günü kutlamaları arasına bir yıldan fazlasını ekleyebilmek anlamına gelmiyor, ancak biyolojik yaşlanmanın yani vücudumuzdaki hücrelerin aşınması ve ölmesinin bazı durumlarda yavaşladığını kanıtlamakta.

İnsanlardaki yaşlanmanın modern biyolojik teorileri iki ana kategoriye ayrılıyor: Programlanmış yaşlanma ve hasar / hata teorileri. Programlanmış yaşlanma teorileri, yaşlanmanın çocukluk döneminden başlayarak devam eden bir biyolojik zaman çizelgesini izlediğini ileri sürmektedir. Bu yaklaşıma göre yaşlanma, bakım, onarım ve savunma müdahalelerinden sorumlu sistemleri etkileyen genlere bağlıdır. Hasar / hata teorileri ise, yaşlanma nedeni olarak çeşitli düzeylerde kümülatif hasara neden olan çevresel etkileri vurgular.

Biyolojik yaşlanma, bir popülasyonun sağlığının ne durumda olduğunu en iyi açıklayan göstergelerden biri ve eğer hızı yavaşlıyorsa, bu sadece daha uzun süre hayatta kalınabileceği anlamına gelmiyor. Daha uzun süre, daha sağlıklı yaşarıabildiğini de gösteriyor. Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden Eileen M. Crimmins ve ekibi, 1988 ve 2010 yılları arasında 80 yaşın altında olan 21.575 kişinin, metabolizma, inflamasyon, organ fonksiyonları, kan basıncı ve nefes kapasitesi ile ilgili verilerle birlikte zindelik ve beslenme verilerini incelediler.

Araştırmacılar tarafından yapılan ölçümler arasında kandaki hemoglobin, total kolesterol, kreatinin (böbrek fonksiyonuna bağlı), alkalin fosfataz (karaciğere bağlı), albümin ve C-reaktif protein düzeyleri de vardı. Bu değerler, bir vücudun ne kadar zinde ve sağlıklı olduğunu göstermektedir ve araştırmacılar örneklerin yüzde 70’inin tam veri setlerini elde ettiler. Yapılan çalışmalarda, son dönemlere bakıldığında, biyolojik yaşın tüm yaş gruplarında daha düşük olduğunu, ayrıca bu farkın yaş ve cinsiyete göre değiştiği bulundu. Bilim insanları yaşlanma hızındaki bu düşüşün büyük ölçüde sigara ve ilaç kullanımındaki değişikliklerden, ayrıca obeziteyi önleme çalışmalarından ve spora verilen önemden kaynaklandığını düşünüyor.

Biyolojik Yaşlanma Hızı Neden Yavaşlıyor?Biyolojik Yaşlanma Hızının Düşmesinin Önemi

60-79 yaşlarındaki erkekler, 1990’lar ve 2000’ler arasında, 4 yaşın üzerinde bir ortalama biyolojik yaş düşüşü ile en büyük gelişmeyi gösterdiler. Bu nedenle de, söz konusu yaş grubundaki erkekler, on yıl öncesindeki aynı yaş grubundaki erkeklere göre biyolojik olarak daha sağlıklıydı. Araştırmacılar, bu tür gelişmelerin tüm yaş grupları ve cinsiyetler üzerinde tutarlılık kazanması için çaba gösterilmesi gerektiğini vurgulamakta. Aksi halde nüfusun çeşitli kesimleri arasında giderek çok belirgin bir yaşam kalitesi farkının ortaya çıkacağını ileri sürüyorlar.

Biyolojik yaşlanma hızının düşmesi, her toplumun bütünü için çok önemli. Çünkü bu, yaşlılığın nüfusun genelinde daha yüksek bir hastalık ve engellilik riski oluşturması yerine, bireylerin daha uzun ve sağlıklı yaşayabileceği anlamına gelmektedir. Her ne kadar bu araştırmalar yalnızca ABD’deki kişilere odaklanmış olsa da, tüm dünya toplumlarında, gelişen tıbbi bakımla birlikte daha sağlıklı yaşam tarzlarının da yerleşmesi, insanların yalnızca daha ne kadar uzun süre yaşayabileceğinin değil, yaşam kalitesinin de yükseleceğinin umudunu veriyor.

“Kendi biyolojik yaşımızı nasıl yavaşlatabiliriz?” sorusunun ise sihirli formül içeren herhangi bir yanıtı yok. Sadece, herkesçe bilinen ama genellikle uygulanmayan öğütler sıralanabilir: Sigara içilmemeli, sağlıklı beslenmeye dikkat edilmeli ve spor yapmak bir alışkanlık olmalı. Yale Üniversitesi’nden Morgan E. Levine’e göre, yaşlanmanın yavaşlamasıyla kazanılan ömür uzatımı daha düşük sağlık harcamalarına, daha yüksek üretkenliğe ve daha iyi bir yaşam kalitesine yol açacak.

Kaynakça:
– Kunlin Jin, “Modern Biological Theories of Aging”, The National Center for Biotechnology, Aging & Disease, PMC2995895.
– Morgan E. Levine, Eileen M. Crimmins, “Is 60 the New 50? Examining Changes in Biological Age Over the Past Two Decades”, Springer, Demography (2018).

Yazar: Oben Güney Saraçoğlu

Bunları da beğenebilirsin
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmek Mesajları Oku