Bilgiustam
Bilgiyi ustasından öğrenin

Şehir Hayatı ve İnsan İlişkisi Nasıldır?

0 1.147

Şehir Hayatı ve İnsan İlişkisi Nasıldır?Şehirler ve şehir hayatı bir toplumun inşa ettiği medeniyeti kendi istidadınca temsil eder. Gittikçe küreselleşen ve sınırların daha da silikleştiği dünyamızda birbirinden farklı medeniyetlerin torunları ve bireyleri arasında ortak anlayışlar, bakışlar ve ihtiyaçlar belirmektedir.

Günümüzde şehir hayatını nasıl tanımlarız? İnsanların sabah erkenden evlerinden çıkıp işlerine, uğraşlarına, okullarına doğru hızla gittiği, akşama da aynı hızla geri döndüğü gündelik yaşantıların toplamı ve bu hayatın geçtiği mekâna şehir diyoruz. Adeta şehirler – ki bunun içine büyük ilçeleri de dâhil etmeliyiz- yaşayan birer organizmadır. Onlar da beslenirler, sindirirler, hasta olurlar, iyileşirler; bazen yas tutar bazen sevinirler. Bedenleri bedenlerimize, hayatları hayatlarımıza benzer.

Şehir Hayatı ve İnsan İlişkisi Nasıldır?Şehirlerin suretini biliyoruz; binalar, yollar, arabalar, parklar vs. gözümüzün önündeki unsurlarıdır şehrin. Bir de görünmeyen donanımı ve organları vardır. Şehrin hücreleri olan insanların tek tek ya da toplu olarak ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayan sistemlerdir bunlar. Su, elektrik ve doğalgaz şebekesi, kanalizasyon sistemi, internet ve telefon hatlarını pek görmeyiz. Farklı farklı malzemelerden üretilmiş irili ufaklı borulardan, kablo yığınlarından oluşan kaotik bir sistem yatıyor şehrin teninin altında; bizim vücudumuzdaki sistemler gibi. Şehrin hayatı bu karmaşık ve kafa karıştırıcı sistemin sağlığına bağlı. Şehrin yer altındaki bu donanımı ve yer üstündeki yapılaşması insanoğlunun istidadı nispetinde tasarımlarını barındırır; binaların mimarisi şebekelerin planları, trafiğin akış şekli bunlardan en önemli plan ve programlardır. Şehir adeta yazılımı ve donanımı ile bir bilgisayar gibidir. Girdileri ve çıktıları, üretimi ve tüketimi vardır. İnsan bu bilgisayara hapsolmuş oyun karakterleri gibidir. Pek çok insan bu şehir hayatının yapay gerçekliğinden uyanamaz. Ancak köylere ya da doğa gezilerine çıktığımızda ya da bir cenazede bir araya geldiğimizde uykumuz kaçar biraz ama sonra yine derin uykudaki hafakanlı rüyaya devam ederiz.

Şehir Hayatı ve İnsan İlişkisi Nasıldır?Hangi büyüklükte olursa olsun her yaşam alanı zorunlu olarak tabiatın bağrındadır. Şehir tabiattan beslenmektedir. Tüm enerjisi tabiatın kaynaklarından gelir. Enerji santralleri hangi tür yakıt ya da itici güç kullanıyorsa kullansın bunun kaynağı saf tabiattır. Şehir ekosistemi hayatın bir tecellisini barındırır. Gezegenimizin külli ekosiste-mi, şehirlerin karakteristik ekosistemleri bir şekilde temas halindedir. Farklı şehirler hangi ülkelerde ya da kıtalarda olurlarsa olsunlar bir bilgisayar ağı gibi birbirlerine bağlıdırlar. Özellikle günümüzde bir şehrin izole kalmış olması düşünülemez bile. Şehirler “kentler ağı” ile belli bir dengeye doğru gitmektedir. Tabiatın fıtratı da şehirlerin ekolojisi ile dengeye gelir ve bu hiçbir zaman olumlu bir değişim olmamıştır. Günümüzde, -özellikle ülkemizde- pek çok şehir yeşilliğin ortasına atılmış bir kor gibi bir yandan için için küle dönerken diğer yandan etrafını tahrip etmiştir. Oysaki sönmemiş bir vicdan şehrin böyle olmasından ziyade yeşilliğin ve tabiatın diğer taklit edilemez renklerinin arasında bir mücevher gibi durmasını ister.

Şehir Hayatı ve İnsan İlişkisi Nasıldır?Şehrin varlığını bilgisayar metaforuna indirgeyip inceleyelim isterseniz. Bir şehrin işletim sistemi o şehirde yaşayan insanların ortak aklından oluşur, internet ağlarındaki ve yerel yazılımlardaki gerekli pek çok protokolün benzeri disiplinler, belediye yönetimi, zabıta, polis gibi şehirlerde bulunan otoritelerce sağlanır. Herkes bilir ki, bilgisayarın düzgün çalışması öncelikle içerdiği yazılımların güvenilirliğine ve sonra da donanımın sağlığına bağlıdır. Hatta donanımların işlevleri de yazılımlara doğrudan bağlıdır. Bu bakımdan şehirdeki hayatın ve sergilenen medeniyet kalitesinin sağlıklı işleyişi şehrin yönetimi, bireylerinin ortalama davranışları ve altyapı ile doğrudan ilişkilidir. Şehirler, internetteki bilgisayarlar gibi izole olmayan sistemlerdir. Ağdaki diğer unsurlardan girdileri olduğu gibi onlara çıktıları da bulunmaktadır.

Şehir Hayatı ve İnsan İlişkisi Nasıldır?Bilgisayarımıza virüs girince ne olur? Öncelikle ciddi bir sorun yaşayana kadar farkına varmadan işimize devam ederiz. Sonra –belki de artık çok geç olduğunda- farkına varıp tepki veririz; ya paniğe kapılırız ya da bir çaresini ararız. Şehirlerimize de virüs bulaşabilmektedir. Tabi ki bu virüsler daha çok sosyal virüslerdir. Şehrin bünyesine bu sosyal kurtçuklar girdiğinde pek çoğumuz fark etmeyiz ya da umursamayız bunu. Ancak şehirdeki hayatımız bir karmaşaya doğru gittiğinde fark ederiz. Mesela; kaldırımların ne kadar kötü olduğunu bebek arabası kullandığımızda fark ederiz, musluktan akan suyun artık içilemeyecek olduğunu gördüğümüzde anlarız bazı şeylerin ters gittiğini. İlk görünen şey problemli alt ve üst yapı unsurlarıdır virüs giren şehirde, aslında virüs insanların akıllarına bulaşmıştır. Yeşil bir alan bırakmayan, kaldırımlara araba bırakan, trafik kurallarına uymayan, su borularını yenilemeyen, yeni yapılan asfaltı ertesi gün kesip yamalı bohçaya çeviren kimdir? Tabi ki o şehrin aklı, işletim sistemi olan bireyleridir. Şehrin donanımını işlevsiz hale getiren bu bireyler aynı zamanda bu sağlıksız sistemin içinde bir de disiplinsiz davranmaya başlarlar. Böylece virüslü bilgisayar-lardaki gibi kısır döngüler, sürekli problem üreten fasit daireler oluşur. Vücudumuza giren biyolojik virüsler nasıl ki bizi hasta ederler, şehirler de böylece hasta olurlar.

Şehir Hayatı ve İnsan İlişkisi Nasıldır?Yeryüzüne uzaktan baktığımızda,bunu uydu haritaları ile rahatça yapabiliriz- bu hastalıklı yapıları fark etmekte pek zorlanmayız. Yeşillikten yoksun bina kümeleri ilk göze çarpan belirtilerdir. Ardından yapılaşmanın geometrik düzensizliğini gözlemleriz hasta şehirlerin. Uzaktan ama biraz daha derinlere doğru baktıkça daha da belirginleşir hastalığın seyri. Çarpık yapılaşmalar, gecekondular ile gökdelenlerin ironik ve uyumsuz komşuluğu fakirlerle zenginler arasındaki devasa uçurumu saklayamaz olur. Sayıları her gün artan her köşe başındaki dilenciler, kaldırımlardaki arabalar, kaç şerit olduğu tam kestirilemeyen yollar, trafiğin kördüğüm olduğu yerlerde trafik polisin çaresizliği, korna sesleri, birbirine bağıran insanlar, patlak bir su borusunun göle çevirdiği sokaklar ve uzayıp giden sorunlar listesi şehrin hastalığının vücut bulmuş halidir. Dünyada hangi şehre bakarsak bakalım benzer tabloları ya da daha önce karşılaş-madığımız hastalıklı durumu görürüz. Yine de aralarında farklar vardır.

Bilgisayarlarda bazı virüsler bizim işlerimizi çok da engellemezler, virüs problemlerinin etrafından dolaşıp işimize devam edebiliriz, bazı virüsler ise sistemi tamamen ele geçirirler o zaman iş yapamaz hale geliriz. Dünyadaki şehirler arasındaki hastalık dereceleri de böyle birbirinden farklıdır. Nasıl ki sağlıklı bir insan vücudunda da bakteri ve virüsler mevcuttur, biyolojik sistemimiz onlarla sürekli mücadele eder ve bünyemizi sağlıklı tutarlar, ya da bilgisayarımızda iyi bir antivirüs programımız vardır, bizi virüslerin hasarından korurlar. Öyle de bazı şehirlerde ortaya çıkan problemler hemen giderilir ve sistem sağlıklı tutulur.

Şehir Hayatı ve İnsan İlişkisi Nasıldır?Ortak aklında sosyal bir virüs barındıran şehrin bireyi uzaktaki, başka bir ülkedeki bir şehre ulaştığında, -bir bilgisayardan başka bir bilgisayara dosya transfer edildiğinde ki gibi virüs o şehirde etkili olmamaktadır. Çünkü o şehrin bir antivirüs programı vardır ve ortak aklın içinde iyice hâkim olmuştur. Örneğin ülkemizde yaşayan, trafik kurallarını ve centilmenliği hiç umursamayan birisi bir Avrupa ülkesine gittiğinde sisteme gerektiği gibi uyum göstermektedir.

İdeal şehir bir ütopyadır. İdeal şehir mümkün olmasa da dünyadaki yaşamımızda önce aklımızı ve gönlümüzü ütopyamıza göre şekillendirmeliyiz. Böylece içinde yaşadığımız şehir o ütopyadan esintiler ve renkler barındırır ve problemler yumağı haline gelmeden sorunlarımızı kolayca çözeriz. Bir karıncanın dahi yaşam alanını tahrip etmekten çekinir hale gelen bireylerin yaşadığı şehir, ütopyamızdaki yaşantının bir numunesi olacaktır. İç içe dairelerden oluşan bu şehrin ilk dairesi olan aile cennetten bir bahçeye dönmedikçe diğer daireler de bundan nasibini alamayacaktır ve şehirlerimiz iyileşme umuduna sahip olamayacaktır.

Bilgisayar virüsleri çok küçük programcıklardır, basit işlevleri vardır. Bir program koduna ekleniverirler. Sonra o program problem üretir, ona bağlı çalışan diğer programlar da zincirleme olarak problem üretirler. Şehrin bireylerine musallat olan sosyal virüsler, -fikirler ya da zaaflar- önce bireyi sonra ailesini, mahallesini, işyerini, sokağı bozmaya başlar. Bize düşen görev, yeni nesli virüslere karşı korunaklı yetiştirmek ve mevcut şehir sisteminde yapıcı ve sorumlu davranmaktır.

Matrix filminde siber varlıkların ajanlarından biri esir aldığı insana şunları söyler: “Sizin türünüz hakkında bir teorim var; memeliler bulundukları ortamla uyum içinde yaşarlar, fakat siz yayıldıkça tüm kaynakları yok edene kadar tüketiyorsunuz ve çoğalıyorsunuz, bunu yapan tek bir tür var, virüsler”.

Yazar: Enes Eker

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmek Mesajları Oku