Paleontoloji, ilginç bir geçmişe ve geleceğe uzanan zengin bir bilim alanıdır. Genellikle, paleontolojinin fosiller üzerinde yapılan çalışmalar olduğu düşünülür. Aslında paleontoloji bundan çok daha fazlasıdır. Holosen Dönemi’nin başlangıcından (yaklaşık 11.700 yıl önce) itibaren yaşamın bilimsel araştırılmasıdır. Organizmaların birbirleriyle ve çevreleriyle olan etkileşimlerini (paleoekolojisini) belirlemek için yapılan çalışmaları içerir. Paleontolojik gözlemler, M.Ö. 5. yüzyıla kadar belgelenmektedir. Paleontoloji, 18. yüzyılda, Georges Cuvier’nin karşılaştırmalı anatomi üzerine yaptığı çalışmaların bir sonucu olarak kuruldu ve 19. yüzyılda hızla gelişti.
Paleontoloji’nin Alt Disiplinleri
Paleontoloji, biyoloji ve jeoloji bilimleri arasında yer alır, ancak arkeolojiden farklıdır. Biyokimya, matematik ve mühendislik dahil olmak üzere çok çeşitli bilim dallarından aldığı bilgi ve teknikleri kullanmaktadır. Bu bilgi ve tekniklerin kullanımı, paleontologların, dünyamızın, yaklaşık 3,8 milyar yıl önce yaşamı destekler duruma geldiği zamana kadar uzanan, yaşamın evrimsel tarihinin büyük bölümünü keşfetmelerine olanak sağladı. Elde edilen bilgilerin artmasıyla ve ayrıntılanmasıyla birlikte, paleontoloji, bazıları farklı türlerdeki fosil organizmalara odaklanan, bazıları da geçmişteki iklimler gibi ekolojik ve çevresel tarihi inceleyen çok sayıda alt disiplinlere ayrılmıştır:
– Mikropaleontoloji: Ait oldukları gruba bakmaksızın, genel olarak mikroskopik fosilleri inceler.
– Paleobotanik: Fosil bitkileri inceler. Geleneksel olarak kara bitkilerini ve bunlara ek olarak da fosil alg ve mantarları inceler.
– Palinoloji: Kara bitkileri ve ökaryot canlılardan oluşan protistler tarafından üretilen, hem yaşayan hem de fosil polen ve sporları inceler.
– Omurgasız Paleontolojisi: Yumuşakçalar, ekinodermler gibi omurgasız hayvan fosillerinin inceler.
– Omurgalı Paleontolojisi: İlkel balıklardan memelilere, bütün omurgalıların fosillerini inceler.
– İnsan Paleontolojisi (Paleoantropoloji): Tarih öncesi insan ve proto-insan fosillerini inceler.
– Tafonomi: Organizmaların zamanla nasıl fosilleştiğini, çürüme, korunma gibi süreçleri inceler.
– İknoloji (İz Bilimi): Fosilleşmiş yuvaları, ayak izlerini, dışkıları, sürünme izlerini inceler.
– Paleoekoloji: Hem fosillerden yola çıkarak, hem de diğer yöntemlerle, geçmişin ekolojisini ve iklimini inceler.
Kısacası, paleontoloji, fosillerin, bize geçmişin ekolojileri, evrim ve insan hakkında ne söylediğinin incelenmesidir. Tarihsel bilimlerde ilk sırada olan paleontoloji, yaşamın başlangıcından beri farklı organizma türlerinin oluşumuna ve yıkımına yol açan süreçlerin anlaşılması için gerekli olan biyolojik, jeolojik, ekolojik, antropolojik, arkeolojik bilgileri içerir. Fosiller, dünya tarihindeki yaşamın ta kendisidir. Fosiller, ayrıca, petrol, madenler gibi, ülkelerin doğal kaynaklarının keşfinde de rol oynarlar.
Fosiller Nerelerde Bulunur?
Metamorfik, başkalaşım geçirmiş olan kayalarda, volkanik kayalarda fosil aranmaz. Bu tip kayalar çok yüksek ısı ve basınç ortamında oluştuklarından, fosilleşmeye olanak tanımaz. Fosiller, çökel, tortul kayalarda bulunmaktadır. Örneğin, silisli gayser püskürmeleri çevrelerindeki bitki örtüsünü fosilleştirebilirler. Fosiller aranırken, hangi fosil hangi kayada bulunur bilgisi önemlidir. Örneğin, dinozor fosili denizel çökelde aranmaz, okyanusun derinliklerinde yaşayan bir omurgasız karasal çökellerde bulunmaz. Gene, insan fosilleri sucul ortama işaret eden kireçtaşı tabakaları arasında bulunmaz.
Fosilleşme Nedir?
Fosilleşme, herhangi bir canlının bir süreç içinde, çeşitli koşulların bir araya gelmesiyle, “taşlaşması”dır. Fosilleşme, binlerce yılda oluşabildiği gibi, örneğin, mamutların buz yarıklarına düşmeleri gibi aniden gelişen olaylar sonucunda, çok kısa bir sürede de gerçekleşebilir. Fosilleşmede, ölen bir organizmanın bozulmadan hızla gömülüp, dış etkenlerden hemen korunması öncelik taşır.
Böylece çeşitli biçimlerde fosilleşme başlar. Bunlar, bozuşmadan korunma, taşlaşma ya da yeniden mineralleşme, yerini alma, karbonlaşma (kömürleşme), yeniden kristalleşme, otojenik korunma olarak sayılabilir. Örneğin, kabukları kalsiyum karbonattan oluşan bir organizmanın kabukları zamanla kalsite ve mikroskopik kristaller de daha iri kristallere dönüşür.
Kaynakça:
– Jane P. Davidson, “A History of Paleontology Illustration (Life of the Past)”, Indiana University Press.
Yazar: Oben Güney Saraçoğlu