Hollandalı ressam Vincent Van Gogh tarafından 1889 yılında yapılan Yıldızlı Gece, sanat dünyasının ortaya koyduğu en ilgi çekici eserlerden biridir. Sadece nefes kesici bir muhteşemlik hissini vermesinin yanı sıra çalkantılı, girdaplı türbülans fiziğinin ayrıntılı bir şekilde anlaşılmasını da sağlıyor. Peki bu nasıl oluyor? Gelin fizik kuramının bu çıkarımın doğruluğunu nasıl ortaya koyduğunu ve ressamın tablosunun mükemmelliğe nasıl ulaşabildiğini birlikte inceleyelim.
Son yapılan yeni ve derinlemesine bir analiz bu çıkarımı gerçekten doğruluyor. Buna göre Van Gogh’un başyapıtındaki fırça darbelerinin, Dünya atmosferinin ve muhtemelen daha geniş Evren’in akışkan dinamikleri ile uyumlu olduğu görülüyor.
Çin’deki Xiamen Üniversitesi’nden Fizikçi Yongxiang Huang, Van Gogh’un tablosu için, “Resim, doğal fenomenlere dair derin ve sezgisel bir anlayışı ortaya koyuyor diyor”. Huang bu durumu “Van Gogh’un türbülansı hassas bir şekilde temsil etmesi, bulutların ve atmosferin hareketlerini incelemekten veya gökyüzünün dinamizmini nasıl yakalayacağına dair doğuştan gelen bir his olabilir” şeklinde yorumluyor.
Çoğunlukla gözlerimizle göremeyiz ancak Dünya’nın atmosferi sürekli hareket eden, sürekli değişen ve çalkalanan bir sıvı kütlesidir. Bulutlar bu sürekli aktiviteyi ortaya çıkarabilir, ancak atmosferik türbülansı yakından anlamak için genellikle görünmez hareketlerini dikkatle haritalayan aletler gerekir.
Van Gogh’un Yıldızlı Gece’de tasvir ettiği atmosferik türbülansı elbette ölçemeyiz. Ancak Xiamen Üniversitesi’nden fizikçi Yinxiang Ma liderliğindeki bir grup bilim insanının yapabildiği şey, fırça darbelerini ölçerek önceki çalışmalarla uyuşup uyuşmadıklarını görmek oldu ve tabloda sergilenen türbülansın 1940’larda Sovyet matematikçi Andrey Kolmogorov tarafından yayınlanan teoriyle uyumlu olduğu tespit edildi.
Araştırmacılar bunu ortaya koyabilmek için oldukça dikkatli ve detaylı bir çalışma gerçekleştirdiler. Peki çalışma nasıl gerçekleştirildi?
Araştırmacılar makalelerinde “Bu resmin sadece bir kısmını inceleyen önceki çalışmaların aksine, bu çalışmada Richardson-Kolmogorov’un tüm kademeli türbülans resmini takip ederek sadece resimdeki türbülans ve çıkıntılar dikkate alınmıştır” diye belirtmişlerdir.
Elde edilen sonuç; Van Gogh’un gerçek akışları çok dikkatli bir şekilde gözlemlediği, dolayısıyla Yıldızlı Gece’deki girdapların yalnızca boyutlarının değil, aynı zamanda göreceli mesafelerinin ve yoğunluklarının da türbülanslı akışları yöneten fiziksel yasalara uyduğunu göstermektedir.
Araştırmacılar bir sonbahar anaforundaki yaprakların hareketine benzer şekilde, atmosferik türbülans için bir izleyici olarak resimde tasvir edilen gökyüzündeki 14 kıvrım ve girdaptaki fırça darbelerini incelemek için sanat eserinin yüksek çözünürlüklü bir resmini kullandılar.
Bu fırça darbelerinin her biri için boyanın parlaklığının yanı sıra uzamsal özelliklerini de dikkatle incelediler ve Kolmogorov’un enerjinin dağılmadan önce sürekli olarak daha büyük girdaplardan daha küçük olanlara nasıl aktığını açıklayan türbülans teorisiyle karşılaştırdılar.
Resimdeki girdapların, daha önceki araştırmacıların da bulduğu Kolmogorov’un türbülans ölçeklendirme yasasının gerekliliklerini karşıladığını buldular.
Ayrıca fırça darbelerinin en küçük ölçeklerini analiz eden ekip, resmin 1959 yılında Avustralyalı matematikçi George Batchelor tarafından tanımlanan skalerlerin (ölçeklendirilmiş bileşenlerin) güç spektrumuyla da tutarlı olduğunu buldu. Batchelor, türbülanstaki skalerlerin yani farklı boyutlardaki girdapların, boyutlarına karşılık gelen bir güç spektrumu sergilemesi gerektiğini buldu.
Daha önce yapılan bir çalışmada, Yıldızlı Gece’de ortaya çıkan türbülansın yıldızların doğduğu uzaydaki moleküler bulutlarda da görülebileceği bulunmuştu. Yeni çalışma, sanatçının doğa fiziğine ilişkin sezgisel anlayışının sandığımızdan daha derin olabileceğini doğruluyor.
Araştırmacılar makalelerinde; “En önemli post-empresyonist ressamlardan biri olan Van Gogh, türbülanslı akışları çok dikkatli bir şekilde gözlemlemiştir. Resimlerinde sadece girdapların boyutunu değil göreceli mesafelerini ve yoğunluklarını da yansıtabilmiştir” diye yazmışlardır.
Türbülanslı akışları resmetme konusunda gelecekte yapılacak deneysel araştırmalar, sanatçının sadece gökyüzü tasvirinde değil, resmetme eyleminin kendisinde de türbülansı yakalamayı nasıl başardığını anlamamızı sağlayabilir.
Görünen o ki Van Gogh görsel zekasını, gördüklerinin içine yansımasıyla bir nevi duygu ve sezgileriyle birleştirerek fizik ve matematik yasalarıyla uyumlu muhteşem bir eser ortaya koymuştur. Ve bu muhteşem eser içerisinde daha pek çok anlaşılmayı bekleyen şaşırtıcı nitelikler, gizemler taşıyor.
Kaynakça
https://www.sciencealert.com/this-famous-van-gogh-painting-features-astonishingly-accurate-physics
https://pubs.aip.org/aip/pof/article-abstract/36/9/095140/3312767/Hidden-turbulence-in-van-Gogh-s-The-Starry-Night?redirectedFrom=fulltext
Yazar: NİL GÜREL