Bilgiustam
Bilgiyi ustasından öğrenin

Altın Rezervi Nedir?

0 44

Altın rezervi, yer altında bulunan ve ekonomik olarak çıkarılabilir durumda olan altın yataklarını ifade eder. Bu rezervler genellikle jeolojik incelemelerle tespit edilir ve dünya ekonomisi için büyük bir öneme sahiptir. Altın rezervlerinin varlığı, bir ülkenin zenginlik göstergelerinden biri olarak kabul edilir ve bu durum genellikle küresel ekonomik dengelerde önemli bir rol oynar.

Altın rezervlerinin bulunması, kapsamlı bir jeolojik araştırmayı gerektirir. İlk olarak, potansiyel altın yataklarının olduğu düşünülen alanlarda jeofizik ve jeokimya yöntemleriyle analiz yapılır. Uydu görüntüleme, manyetik ve gravite ölçümleri gibi teknolojiler, bu süreçte kullanılan yaygın araçlardır. Toprak ve kaya örneklemeleri alınarak laboratuvar ortamında incelenir ve altının varlığı kesinleştirilir. Rezervin büyüklüğünü ve ekonomik değerini belirlemek için sondaj makineleri devreye girer. Bu makineler, yer altından numuneler çıkararak altın yataklarının derinlik, genişlik ve yoğunluk gibi özelliklerini analiz etmeye yardımcı olur.

Altın Rezervi Nedir?

Jeofizik Yöntemler

Jeofizik yöntemler, yer altında bulunan doğal kaynakların keşfedilmesinde kullanılan en etkili tekniklerden biridir. Bu yöntemler, yer kabuğunun fiziksel özelliklerini ölçerek maden yataklarının varlığı hakkında bilgi sağlar. Altın rezervlerinin tespiti sırasında da jeofizik yöntemlerden sıklıkla faydalanılır. Kullanılan teknikler, bölgenin manyetik, elektriksel, gravite ve sismik özelliklerini analiz etmeyi içerir. Her bir yöntem, farklı bir yer altı yapısını incelemek için tasarlanmıştır ve altın rezervlerinin belirlenmesinde tamamlayıcı bilgiler sunar.

Manyetik yöntemler, yer altındaki kayaçların manyetik özelliklerini ölçmek için kullanılır. Altın yataklarının çevresindeki kayaçlar, genellikle manyetik anomaliler gösterir. Bu anomaliler, manyetometre adı verilen cihazlarla tespit edilir ve bölgenin manyetik haritası çıkarılır. Manyetik yöntemler, büyük alanlarda hızlı bir şekilde veri toplayarak altın içeren potansiyel bölgelerin belirlenmesini sağlar.

Gravite yöntemleri, yer çekimi kuvvetindeki küçük değişimleri ölçerek yer altındaki yoğunluk farklarını ortaya çıkarır. Altın, genellikle yoğun kayaçlarla birlikte bulunduğundan, gravite ölçümleri bu bölgelerin haritalanmasında etkili bir yöntemdir. Gravimetre cihazları kullanılarak yapılan bu ölçümler, altın yataklarının derinlik ve boyutları hakkında önemli ipuçları sunar.

Elektriksel yöntemler ise yer altındaki kayaçların elektrik iletkenlik özelliklerini ölçmek için kullanılır. Altın yataklarının bulunduğu bölgelerdeki kayaçlar, genellikle diğer bölgelere kıyasla farklı bir iletkenlik seviyesine sahiptir. Bu fark, elektrik rezistivite ve indüksiyon yöntemleriyle belirlenir. Elektriksel yöntemler, özellikle altın damarlarının sınırlarını ve iç yapısını detaylı bir şekilde incelemek için tercih edilir.

Sismik yöntemler, yer altına gönderilen yapay dalgaların kayaçlardan yansıması veya kırılması prensibine dayanır. Bu dalgaların davranışı, altın yataklarının bulunduğu bölgelerdeki jeolojik yapıyı anlamamıza yardımcı olur. Sismik veri, yer altındaki katmanların konumunu ve derinliğini hassas bir şekilde belirler. Bu yöntem, büyük rezervlerin yerini tespit etmek için oldukça etkilidir.

Tüm bu jeofizik yöntemler, altın arama çalışmalarında birbirini tamamlayıcı bir şekilde kullanılır. Elde edilen veriler, bilgisayar ortamında üç boyutlu modeller oluşturularak değerlendirilir. Bu modeller, altın rezervlerinin yerini ve ekonomik potansiyelini daha doğru bir şekilde analiz etmeye olanak tanır. Jeofizik yöntemlerin sağladığı detaylı bilgiler sayesinde, sondaj çalışmaları daha az riskle ve daha düşük maliyetle gerçekleştirilebilir.

Jeokimya Yöntemler

Jeokimya yöntemler, yer altındaki maden kaynaklarını tespit etmek için kullanılan önemli tekniklerden biridir. Bu yöntemler, toprağın, kayaların ve suyun kimyasal bileşimlerini inceleyerek, altın ve diğer değerli minerallerin varlığına dair ipuçları sunar. Jeokimya, maden arama çalışmalarında yalnızca minerallerin bulunmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bu kaynakların ekonomik olarak çıkarılabilir olup olmadığını belirlemeye yardımcı olur.

Jeokimyasal analizlerin temel aşamalarından biri, yüzeyden toprak ve kaya örneklerinin toplanmasıdır. Bu örnekler, genellikle bölgenin jeolojik yapısını temsil edecek şekilde dikkatlice seçilir. Altın aramalarında, özellikle kayaçların yapısındaki iz elementler incelenir. Altının kimyasal özellikleri gereği bazı metallerle (örneğin arsenik veya bakır) birlikte bulunma eğiliminde olduğu bilinmektedir. Bu tür elementlerin yoğunluklarının belirli bir bölgede yüksek olması, potansiyel bir altın yatağının varlığına işaret edebilir.

Toplanan örnekler laboratuvar ortamında analiz edilir. Bu süreçte, spektrometre ve kromatografi gibi cihazlar kullanılarak örneklerdeki metal konsantrasyonları ölçülür. Örneğin, atomik absorpsiyon spektrometresi (AAS) ve X-ışını floresans (XRF) yöntemleri, altının ve diğer iz elementlerin hassas bir şekilde tespit edilmesine olanak tanır. Bu cihazlar sayesinde, oldukça düşük konsantrasyonlardaki altın bileşenleri bile tespit edilebilir.

Jeokimya yöntemlerinde kullanılan bir diğer teknik, nehir sediman analizidir. Altın, doğal süreçlerle nehir yataklarına taşınabileceği için bu alanlardaki tortular incelenir. Nehirlerden toplanan sediman örnekleri, bölgedeki potansiyel altın rezervlerini saptamak için detaylı bir şekilde analiz edilir. Aynı şekilde, jeokimyasal gaz ölçümleri de bazı durumlarda kullanılır. Altın yatakları, belirli gazların yüzeye sızmasına neden olabilir ve bu gazların tespiti maden arama sürecini yönlendirebilir.

Jeokimya yöntemleri, sadece keşif aşamasında değil, aynı zamanda rezervin işletilmesi sürecinde de önemlidir. Rezerv alanındaki madenin saflık derecesini ve kimyasal yapısını belirlemek, çıkarma ve işleme stratejilerini optimize etmek için gereklidir. Bu bilgiler, aynı zamanda çevresel etkileri en aza indirmek ve sürdürülebilir bir madencilik yaklaşımı benimsemek için de kritik bir rol oynar.

Rezervin bulunmasının ardından, hukuki süreç devreye girer. Türkiye gibi ülkelerde yer altı kaynakları, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bir şirket, altın rezervi işletmek istiyorsa maden ruhsatı almalı ve Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu hazırlamalıdır. Bu rapor, çıkarma ve işleme faaliyetlerinin çevre üzerindeki etkilerini değerlendirir. Gerekli izinler alındıktan sonra çıkarma işlemi başlar ve çıkarılan altın rafinasyon işlemleri için tesislere gönderilir.

Maden Ruhsatı

Maden ruhsatı, yer altı kaynaklarını aramak, çıkarmak veya işletmek isteyen kişi ya da şirketlerin yasal olarak faaliyet gösterebilmeleri için gerekli olan bir belgedir. Türkiye’de maden ruhsatı alımı, Maden Kanunu kapsamında düzenlenir ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) tarafından yürütülür. Süreç, belirli bir prosedür izlenerek tamamlanır ve başvuru sahibinin gerekli şartları sağlamasını gerektirir.

Maden ruhsatı almak için ilk adım, bir ruhsat başvurusunda bulunmaktır. Başvuru sahibi, ruhsat talep ettiği bölgenin koordinatlarını içeren bir dilekçe ile MAPEG’e başvurur. Bunun yanı sıra, maden türüne ve faaliyet amacına bağlı olarak gerekli belgelerin hazırlanması gerekir. Bu belgeler arasında, maden sahasının sınırlarını gösteren harita, mali yeterlilik belgeleri ve başvuru ücretinin ödendiğini gösteren makbuz yer alır.

Başvuru sırasında, ruhsat talep edilen bölgenin başka bir ruhsat kapsamında olup olmadığı kontrol edilir. Aynı alanda birden fazla ruhsat verilemeyeceğinden, MAPEG bu konuda titizlikle inceleme yapar. Eğer bölge uygun ise, başvuru değerlendirme sürecine alınır. Değerlendirme sırasında başvuru sahibinin teknik yeterliliği, finansal kapasitesi ve çevre yönetimine ilişkin planları da göz önünde bulundurulur.

Ruhsat başvurusu kabul edildikten sonra, başvuru sahibi Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunu hazırlamak zorundadır. Bu rapor, maden faaliyetlerinin çevre üzerindeki etkilerini analiz eder ve olumsuz etkilerin en aza indirilmesi için alınacak önlemleri içerir. ÇED raporu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından onaylanmalıdır. ÇED raporu olmadan maden çıkarma faaliyetlerine başlanamaz.

Maden ruhsatları, genellikle belirli bir süre için verilir ve bu süre boyunca ruhsat sahibi, kanun ve yönetmeliklere uygun şekilde faaliyet göstermekle yükümlüdür. Ruhsat sahibi, düzenli olarak MAPEG’e faaliyet raporları sunmalı ve ilgili vergi ve harç ödemelerini yapmalıdır. Ruhsat süresi sonunda, eğer belirlenen şartlar sağlanmışsa, ruhsat yenilenebilir.

Maden ruhsatı sürecinde şeffaflık ve yasal uygunluk büyük önem taşır. Bu süreç, hem yer altı kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasını sağlamak hem de çevresel ve sosyal etkilerin kontrol altında tutulmasını garanti etmek amacıyla detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Ruhsat alma sürecinde eksiksiz ve doğru bilgi sunulması, süreçte olası gecikmelerin önlenmesi açısından kritik bir rol oynar.

Rezervin Çıkarılması

Altın rezervlerinin çıkarılmasında kullanılan makineler, modern teknolojinin geldiği noktayı gözler önüne serer. Sondaj makineleri, ekskavatörler, taş kırma makineleri ve flotasyon tesisleri gibi araçlar, maden çıkarma sürecinin temel unsurlarıdır. Ayrıca, ileri otomasyon sistemleri ve yapay zeka destekli makineler, sürecin verimliliğini artırarak maliyetleri düşürür. Bu makineler yalnızca iş gücünü hafifletmekle kalmaz, aynı zamanda güvenliği de artırır.

Sondaj Makineleri

Sondaj makineleri, altın rezervlerinin keşfi ve değerlendirilmesi süreçlerinde kritik bir rol oynar. Bu makineler, yer altındaki jeolojik yapıların incelenmesi ve potansiyel altın yataklarının doğrulanması için gerekli olan örnekleri çıkarır. Sondaj işlemi, rezervin derinliği, genişliği, yoğunluğu ve kalite gibi özelliklerini belirlemek için temel bir adımdır.

Altın arama çalışmaları sırasında, sondaj makineleriyle yer kabuğundan örnekler alınır. Bu örnekler, bölgenin jeolojik yapısını detaylı bir şekilde analiz etmek için laboratuvarlara gönderilir. Altın minerallerinin dağılımı, konsantrasyonu ve çevreleyen kayaçların özellikleri bu analizler sonucunda belirlenir. Sondaj verileri, altın rezervinin ekonomik olarak çıkarılabilir olup olmadığını anlamak için hayati öneme sahiptir.

Sondaj makineleri, farklı teknikler kullanarak yer altına erişim sağlar. Çekirdek sondaj yöntemi, en yaygın kullanılan yöntemlerden biridir ve yer altından silindir şeklinde kayaç örnekleri alınmasını mümkün kılar. Bu yöntemde, kayaçlar bozulmadan çıkarılır ve rezervin detaylı bir şekilde incelenmesine olanak tanır. Alternatif olarak, döner sondaj yöntemleri de kullanılabilir. Bu teknik, daha geniş alanların hızlı bir şekilde incelenmesi için uygundur.

Derin sondaj işlemleri, altın yataklarının varlığını ve boyutlarını kesinleştirmek için ileri teknolojili ekipmanlar gerektirir. Modern sondaj makineleri, GPS destekli konumlandırma, basınç ve sıcaklık sensörleri gibi teknolojilerle donatılmıştır. Bu özellikler, hem daha hassas veri elde edilmesini hem de işlemlerin daha güvenli bir şekilde yürütülmesini sağlar.

Sondaj çalışmaları sırasında elde edilen veriler, altın rezervinin üç boyutlu bir modelini oluşturmak için kullanılır. Bu modeller, rezervin madencilik faaliyetlerine uygunluğunu değerlendirmek için temel bir araçtır. Örneğin, rezervin hangi bölgelerinin daha zengin altın içeriğine sahip olduğu ve bu bölgelerin çıkarma işlemleri sırasında önceliklendirilmesi gerektiği sondaj verileri sayesinde belirlenir.

Sondaj makineleri aynı zamanda çevresel etki değerlendirmesi süreçlerine de katkıda bulunur. Yer altından alınan örnekler, madencilik faaliyetlerinin çevresel etkilerini analiz etmek ve çevresel sürdürülebilirlik planlarını oluşturmak için kullanılır. Bu nedenle sondaj makineleri, sadece altın rezervinin keşfi için değil, aynı zamanda çevresel ve ekonomik sürdürülebilirliğin sağlanması için de vazgeçilmezdir.

Ekskavatörler

Ekskavatörler, altın rezervlerinin çıkarılması sürecinde hayati bir rol oynayan ağır iş makineleridir. Bu makineler, büyük miktarda toprağı ve kayayı kazma, taşıma ve yükleme işlemlerini gerçekleştirerek madencilik operasyonlarının verimliliğini artırır. Özellikle açık ocak madenciliğinde kullanılan ekskavatörler, rezervin yüzeye yakın olduğu durumlarda en etkili araçlardan biri olarak öne çıkar.

Altın rezervlerinin yer aldığı bölgelerde ekskavatörler, ilk olarak yüzeyin kazılması ve toprağın kaldırılması işlemini gerçekleştirir. Rezervin üzerindeki örtü tabakası genellikle çıkarılmalıdır ve bu süreç, büyük miktarda malzemenin taşınmasını gerektirir. Ekskavatörler, bu tür ağır işleri hızlı ve etkili bir şekilde yaparak sondaj ve çıkarma işlemlerine zemin hazırlar.

Ekskavatörler, yalnızca toprağı kazmakla kalmaz, aynı zamanda çıkarılan cevherin taşınmasında da önemli bir rol oynar. Altın içeren kayaçlar, ekskavatörler tarafından kamyonlara yüklenir ve işleme tesislerine taşınır. Bu makineler, büyük kapasiteleri sayesinde maden sahasındaki taşıma sürecini hızlandırır ve iş gücü maliyetlerini azaltır.

Bazı ekskavatörler, gelişmiş teknolojilerle donatılmıştır ve madencilik işlemlerini daha hassas hale getirebilir. Örneğin, GPS destekli ekskavatörler, önceden belirlenmiş rezerv bölgelerinde tam olarak doğru yerleri kazabilir. Bu durum, gereksiz malzeme taşınmasını önleyerek yakıt ve zaman tasarrufu sağlar. Ayrıca, uzaktan kontrol edilebilen modeller, tehlikeli bölgelerde güvenli bir şekilde çalışmayı mümkün kılar.

Ekskavatörlerin bir diğer önemli görevi de altın cevherinin bulunduğu tabakaların dikkatli bir şekilde çıkarılmasıdır. Altın genellikle diğer minerallerle birlikte bulunduğundan, cevheri kaybetmeden çıkarma süreci büyük bir hassasiyet gerektirir. Ekskavatörler, farklı ataşmanlarla donatılarak bu işlevi yerine getirebilir ve çıkarma işlemini minimal kayıpla gerçekleştirebilir.

Taş Kırma Makineleri

Taş kırma makineleri, altın rezervlerinden değerli madenlerin çıkarılması ve işlenmesi sürecinde kritik bir rol oynar. Bu makineler, altın içeren kayaçların boyutlarını küçülterek madenin daha kolay ayrıştırılabilir hale gelmesini sağlar. Altın genellikle çevresindeki kayaçlarla birleşik bir halde bulunur, bu nedenle bu kayaçların parçalanması, sonraki aşamalardaki işlemlerin verimliliği açısından hayati öneme sahiptir.

Rezervlerden çıkarılan ham kayaçlar, genellikle büyük bloklar halinde yer üstüne taşınır. Bu büyük bloklar, doğrudan işlenemez durumda olduğu için öncelikle taş kırma makinelerine yönlendirilir. Kırıcılar, bu kayaçları daha küçük parçalara ayırarak altın ayrıştırma işlemlerine uygun boyutlara getirir. Bu süreç, kayaçların mineral yapısına bağlı olarak birden fazla aşamada gerçekleşebilir. İlk aşamada birincil kırıcılar devreye girerken, daha ince boyutlara ulaşılması için ikincil ve üçüncül kırıcılar kullanılır.

Taş kırma makineleri, farklı mekanizmalarla çalışabilir. Çeneli kırıcılar, sert kayaçları parçalamak için sıkıştırma yöntemi kullanır ve genellikle ilk aşama kırıcılar olarak tercih edilir. Darbeli kırıcılar ise kayaçları çarpmalar yoluyla parçalayarak daha ince boyutlara indirger. Konik kırıcılar ve merdaneli kırıcılar, daha ileri aşamalarda kullanılarak kırma işleminin hassasiyetini artırır. Bu makineler, kayaçların boyutunu kontrol edebilme özelliğiyle, altın içeren materyalin maksimum verimle işlenmesini sağlar.

Kırma işleminin ardından, kayaçlar genellikle öğütme makinelerine yönlendirilir. Taş kırma makinelerinin düzgün bir şekilde çalışması, öğütme ve flotasyon gibi sonraki işlemlerin etkinliği için temel oluşturur. Eğer kayaçlar yeterince küçük parçalara ayrılmazsa, altın cevherinin ayrıştırılması hem daha zor hem de daha maliyetli bir hale gelir. Bu nedenle taş kırma makineleri, hem üretim hızını artırır hem de maden işleme maliyetlerini düşürür.

Modern taş kırma makineleri, yüksek teknolojilerle donatılmış olup enerji verimliliği ve güvenlik açısından önemli avantajlar sunar. Otomatik kontrol sistemleri sayesinde, kırma işlemi sırasında kayaçların boyutu ve yoğunluğu sürekli olarak izlenebilir. Bu, sürecin optimize edilmesine ve gereksiz enerji tüketiminin önlenmesine yardımcı olur. Aynı zamanda bu makineler, işçi güvenliğini artıran özelliklerle donatılmıştır ve maden sahalarında daha güvenli bir çalışma ortamı sağlar.

Altın rezervlerinin ekonomiye kazandırılmasında taş kırma makinelerinin katkısı büyüktür. Bu makineler, altının saflaştırılması ve değerli hale getirilmesi sürecinin temel bir parçasıdır. Verimli ve doğru şekilde çalışan taş kırma makineleri, bir maden işletmesinin üretim kapasitesini ve karlılığını doğrudan etkiler. Ayrıca, kırma makinelerinin sağladığı yüksek verimlilik, doğal kaynakların daha sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasına da olanak tanır.

Flotasyon Tesisleri

Flotasyon tesisleri, altın rezervlerinin işlenmesinde ve cevherden altının ayrılmasında kullanılan önemli bir teknolojidir. Flotasyon, değerli minerallerin, maden cevherindeki diğer maddelerden ayrıştırılmasını sağlayan bir yöntemdir. Özellikle düşük tenörlü altın cevherlerinin ekonomiye kazandırılmasında etkili bir rol oynar. Bu yöntem, fiziksel ve kimyasal işlemlerle altın taneciklerini diğer kayaçlardan ayırır ve daha saf bir konsantre elde edilmesini sağlar.

Flotasyon işlemi, cevherin ince toz haline getirilmesiyle başlar. Öğütülmüş cevher, su ile karıştırılarak bir çamur haline getirilir. Daha sonra, bu karışıma yüzey aktif maddeler ve köpürtücü kimyasallar eklenir. Yüzey aktif maddeler, altın taneciklerinin yüzeyine yapışarak onları hidrofobik (suyu itici) hale getirir. Bu özellik, altının diğer mineral ve atıklardan ayrışmasını kolaylaştırır. Köpürtücüler ise karışımda kabarcıklar oluşturarak altın parçacıklarının bu kabarcıklara yapışmasını sağlar.

Altına yapışan kabarcıklar, flotasyon hücrelerinde yüzeye çıkar ve burada bir köpük tabakası oluşturur. Bu köpük tabakası, altın içeren konsantreyi barındırır ve yüzeyden sıyrılarak toplanır. Geriye kalan atık malzeme, genellikle cevher atık havuzlarına gönderilir veya başka işlemlerle değerlendirilebilir. Flotasyon yöntemi, sadece altını değil, aynı zamanda altınla birlikte bulunan gümüş ve diğer değerli metallerin de geri kazanımında kullanılabilir.

Flotasyon tesisleri, özellikle serbest altın taneciklerinin az olduğu, yani altının kimyasal veya fiziksel olarak kayaçlarla sıkı bir şekilde bağlı bulunduğu cevherlerde tercih edilir. Bu tür cevherlerde altının doğrudan çıkarılması zordur ve ekonomik olmayabilir. Flotasyon sayesinde, düşük tenörlü veya karmaşık yapıdaki cevherlerden bile yüksek oranda altın konsantresi elde edilebilir, bu da ekonomik verimliliği artırır.

Bu tesisler, altının sonraki aşamalarda rafine edilmesi için daha uygun hale getirilmesini sağlar. Flotasyon sonucunda elde edilen altın konsantresi, genellikle siyanürleme veya basınçlı oksidasyon gibi işlemlerle saflaştırılır. Flotasyon, altın çıkarma süreçlerinde kullanılan en çevre dostu yöntemlerden biri olarak kabul edilir, çünkü kimyasal kullanımını minimize eder ve atık yönetimini kolaylaştırır.

Flotasyonun sağladığı verimlilik, altın rezervlerinin sürdürülebilir bir şekilde değerlendirilmesine katkıda bulunur. Özellikle düşük kaliteli cevherlerin ekonomiye kazandırılmasını mümkün kılarak, kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlar. Ayrıca, bu tesislerde kullanılan modern otomasyon ve kontrol sistemleri, işlemlerin hem enerji verimliliğini artırır hem de çevresel etkilerini azaltır.

Altın rezervlerinin ekonomiye kazandırılması, bir ülkenin ekonomik büyümesine doğrudan katkı sağlar. Altın, döviz rezervlerini güçlendirmek ve dış borçları dengelemek için kullanılabilir. Ayrıca, iş gücü istihdamı yaratır ve yan sektörlerin gelişmesine zemin hazırlar. Örneğin, altın çıkarma ve işleme faaliyetleri inşaat, lojistik, enerji ve teknoloji sektörlerini canlandırabilir. Altının değerli bir emtia olarak uluslararası ticarette kullanılabilirliği, bir ülkenin dış ticaret açığını kapatma potansiyelini artırır.

Altın rezervleri, dünya üzerinde bulunan tüm altının bir olimpik yüzme havuzunu ancak doldurabilecek kadardır. Ayrıca, altının yüzde 80’inden fazlası yer kabuğunun ilk birkaç kilometrelik kısmında bulunur. Ancak bu yatakların büyük bir kısmı hâlâ keşfedilmeyi beklemektedir. Yüksek teknoloji sayesinde, daha önce ekonomik olmayan rezervler bile çıkarılabilir hale gelmiştir. Bu durum, dünya ekonomisine sürekli bir altın arzı sağlarken, altının stratejik önemini daha da artırır.

Kaynakça:

Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG)

Yazar: Tuncay BAYRAKTAR

Bunları da beğenebilirsin
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmek Mesajları Oku