İlk insanlar uçmayı arzuladıkları zaman yapma kuşları andıran uçma makinelerini düşlerlerdi. Sonra bir gün, her nasıl olduysa oldu. Fransa’da tamamen farklı bir yöntemle insanlar uçmaya başladılar. Hem de, uçma makineleri ile uçmayı sağlayacak teknolojinin ortaya çıkmasından bir yüzyıl önce, Fransa’da aniden ortaya çıkan bu yöntemin, yani balonla uçmanın havacılıktaki adı, havadan hafif uçuştur. Balon ve benzeri araçlarla ise aerostat adı verilir. Aerostat, atmosferde belirli bir yükseklikte yüzen herhangi bir nesneye verilen addır. Bir aerostadın ne kadar yüksekten uçabileceğini ise, aracın kitlesi, çevresindeki atmosfer koşulları ve gene aracın kapladığı hava kitlesinin hacmi gibi etkenler saptar.
Balon Nasıl Yapılır?
Hafif bir maddeden balon yapıp içini hafif bir gazın doldurma fikrinin kökü Ortaçağ’a dayanır. Francesco de Lara adında biri 1670 yılında bir hava gemisi yapılmasını önermişti. Bu öneriye göre, araç, içindeki hava boşaltılmış dört adet büyük bakır küre tarafından havaya kaldırılacaktı. Bu küreler yükseldiğinde parçalanmamak için kuvvetli bir maddeden yapılmalıydı. Bu yüzden de, ağırlıkları içlerinden boşaltılan havanın hacminden birkaç katı fazla olacaktı. Lara işte bu sorunun farkında değildi. XVIII. Yüzyılda ise balon yapımına çok daha fazla yaklaşıldı, çünkü kimyasal elementlerin en hafif kimyageri Joseph Black (17228″99) hidrojen gazını inceledi ve hidrojenle şişirilen bir balon yapmayı tasarladı.
Birkaç yıl sonra, 1782 yılında Fransa’da kâğıtçılıkla uğraşan Joseph ve Etienne Montgolfler kardeşler (1740″1810 ve 175″1799) gittikleri bir şenlikte, şenlik ateşinden kıvılcımlar çıktığını, kor parçacıklarının sağa sola uçuştuğunu fark ettiler. Bu parçacıklar neden havada uçuşuyordu? Kâğıtçılıkta usta olan bu Fransız kardeşler kısa bir süre sonra küçük balonlar yapmayı başardılar. Balonların ateş yakıp sıcak havayla dolduruyor sonra da uçuruyorlardı. 4 Haziran 1783’de kalabalık bir halk topluluğunun önünde 11 metre yüksekliğinde kâğıt ve ketenden yapılma bir balonu uçurup 1830 metre yüksekliğe çıkarmayı başardılar.
Balon büyük bir gürültü kopardı dünyada. Bu arada Jacques Charles (1746″1832) hidrojenle doldurulan bir balon üzerinde çalışmaktaydı. Montgolfler kardeşler ise, sıcak havayla şişirilen ve bir insanı kaldırabilecek kadar güçlü bir balon yapmışlardı. Balonun altında ateş yakılıyor ve sürekli sıcak hava sağlanıyordu. Daha sonra, 15 Ekim 1783’de, Pilatre de Rozler beş hafta sonra ise arkadaşı d’arlandes Markist ise birlikte tarihin ilk hava yolcuğunu gerçekleştirdi. İki balon ustası, hafif bir esinti altında 25 dakika uçarak 8 km yol aldılar. Ertesi hafta, yani 1 Aralık 1783’de, bu kez Jacques Charles’ın hidrojen balonu insanlı bir uçuş yaptı. İşte bu tarihten sonra bütün bir yüzyıl boyunca havadan hafif uçuş, yani balonlu uçuşlar insanoğlunun uçma denemelerine egemen oldu. Kimi balonlar 6 km yüksekliğe çıkabiliyor ve yüzlerce kilometre yol kat edebiliyorlardı. (Söz gelimi Hohn Wise 1859 yılında St. Louis’den New York’a kadar olan 1300 kilometrelik mesafeyi kat etti). 1870 Yılında Fransa” Prusya savaşı sırasında, Paris ile dış dünya arasındaki bağlantı sadece balonlar vasıtasıyla sağlanmıştı.
Balonlar Ve Hava Gemilerinin Yararları
Kuşkusuz bir işle uğralan kişiler (bunlara aeronlarda denir) sadece rüzgârın yardımıyla uçabilen araçlar yapmakla yetinmek istemiyorlardı. Onların amacı, kendinden belirli bir hareket yeteneğine sahip balonlar yapabilmekti. Bu düşünceyle kimileri kürek kullanmayı denediler, kimileri ise elle döndürülen pervaneler kullandılar. Ne var ki, hava gemisinin bir ulaşım aracı olarak kendini kabul ettirmesi ancak 185 yılında Henri Giffard’ın (1823″1921) buhar gücüyle çalışan kumandalı balonu keşfetmesiyle oldu. İlk hava gemilerinde, aracın, omurgası ve bu omurgaya iplerle aracın yük taşıma bölümü (genellikle sepet şeklinde) eklenmişti. Bunlara bugün katı olmayan hava gemileri adı verilmektedir. Yarı katı hava gemilerinde omurga katı bir maddeden yapılmıştır.
Bütün aerostatlar aynı ilkeye göre çalışır: önemli olan geminin ağırlığı ile havada kapladığı hacim dengeleyebilmektir. Gazla şişirilen balonlarda ve hava gemilerinde, iniş ve yükselişte en çok kullanılan yöntem şudur: havalanırken geçilirken de gaz salınır. Gemi hızla seyrederken, kuyruk kısmındaki aerodinamik kontrol yelekleri yardımıyla yön değiştirmek, yükselip alçalmak mümkündür. Oysa sürat azken bu yapılamaz.
Hava gemilerinin geleceği:
İkinci dünya savaşı başlandığında hava gemileri kullanılmaz olmuştu. Çünkü bazı hava gemilerinin uğradığı ve çok sayıda insanların ölümüyle sonuçlanan kazalar olmuştu. En son kazalardan biri de 1937 yılında oldu. Alman hava gemisi Hindenburg havada yandı. Bu kazada 33 kişi öldü.
Hava gemileri, bir yük taşıma aracı olara bugün de yeniden önem kazanmaktadır. Dünyanın dört bir yanında uçak mühendisleri ve nakliyatçıları, modern teknik gelişmelerden yararlanarak, yüzlerce, binlerce tonluk yükü emniyetle ve ucuza taşıyabilecek yeni tip hava gemileri üzerinde çalışmalar yapıyorlar. Böylesine büyük hava gemileri, söz gelimi skyship bu yüzyıl sona ermeden gerçekleştirebilir.