Kuvvetler ayrılığı,
çok yeni bir kavram gibi gözükse de aslında tarihi çok eski dönemlere dek uzanır. Öyle ki, bu uzanma Antik Yunan’a kadar erişir. Yunanlar bilindiği üzere birçoklarınca demokrasinin hem anası hem de babası olarak kabul edilir. Demokrasinin Yunan kökenli bir kurum olduğu günümüzde bilinen ve de herkesçe kabul edilmiş bir gerçektir. Aslında Yunan halkı demokrasiyi hayatlarına sokarak refah içinde yaşamayı amaçlamış ve de bu uğurda çok defa canlarını dahi vermişlerdir. Nihayetinde bunu başaran Yunan halkı, günümüz demokrasi anlayışının da temelini oluşturmuştur. Demokrasi denildiği vakit, insanın aklına birçok temel prensip gelir. Aklımıza gelen prensipler ne kadar vücut bulur bu ciddi anlamda 21. yüzyılda da tartışma konusudur.
Demokrasi için vazgeçilmez olan ilk önce kuvvetlerin ya da başka bir ifade ile güçlerin birbirleri ile yasal olarak ayrışmasıdır. Bu demokrasi için olmazsa olmaz bir kavramdır. Aksi halde demokrasiden bahsedilemez. Peki, güçler dediğimiz ya da ilk ifademiz gibi kuvvetler ne demektir? Kuvvet demek, bir devletin düzenli bir mekanizmaya sahip oluşu sebebiyle bünyesinde bulundurduğu kurumları kapsar. Bu kurumlar arasında bir ilişki vardır, ancak bu ilişki yasal çerçeve ile düzenlenmiş ve de anayasal olarak güvence altına alınmıştır.
Kuvvet dediğimiz vakit, aklımıza yasama, yürütme ve de yargı gelmelidir. Bu temel üç organ arasında en önemli olanı şüphesiz yasamadır. Yasama, gücünü neyden alıyorsa ona göre daha güçlü ya da daha zayıftır. Buradaki en temel kaide, yasamanın sahip olduğu yetkinin kaynağı açısından halka dayanıyor olmasıdır. Eğer halk yasamaya bir yetki vermiş ise, bu durumda bu yetki sahibi yasama kurumu, çoğunlukla kendi içinde bir yürütme organı yaratır. Bu yürütme organı yasama ile etkileşim halinde olmak zorundadır. Bu etkileşim anayasal çerçevede ele alındığı sınırlar dahilinde olmalıdır.
Yasama ve de yürütme arasındaki kuvvetler ayrılığı kimi zaman sert kimi zaman yumuşak olabilir. Örneğin parlamenter rejimlerde kuvvetler ya da bir başka değişle erkeler arası ayrım yumuşaktır. Son derece etkileşim vardır. Bunları da denetim altına alan bir yargı vardır ki, bu arada yumuşak bir yasama yürütme dengesi olduğundan tam olarak bağımsız olmalıdır ki gerekli denetimi re’sen yapabilsin. Parlamenter rejime sahip olan ülkelerde yasama ve de yürütme arasında çok ciddi bir ayrım da söz konusu olabilir. Bu tam olarak ülkenin anayasasının öngördüğü sisteme bağlıdır. Örneğin başkanlık sisteminin olduğu Amerika Birleşik Devletleri’nde kuvvetler sert ayrılığı vardır.
Kuvvetler sert ayrılığı aslında tam olarak demokrasinin ulaştığı son nokta olarak da kabul edilebilir. Bu gibi rejimlerde yasama, yargı ve de yürütme birbirinden kesin çizgilerle ayrıdır. Hiçbir şekilde birbirlerinin yetki alanına taşamazlar. Bu anlamda Amerikan tipi sistem aslında son derece demokratik bir sistem kabul edilir. Ancak bu durumda ülkenin yapısının eyalet sisteminde olması sistemin işleyişi bağlamında kritik bir öneme sahiptir.
Yazar:Emir Karasu