Bilgiustam
Bilgiyi ustasından öğrenin

İkinci Yeniciler

0 645

İkinci Yeniciler

1955-1965 yıllarını kapsayan dönemdeki edebi topluluğun adı İkinci Yenicilerdir. Aslında bir gruplaşmaları bulunmamaktadır. Bu dönemde ayrı ayrı yerlerde yayımlanan şiirlerindeki benzerliklerinden dolayı bu adla anılmaya başlamışlardır.Birinci Yeni, yani Garip akımı şiirsel olmayı ve geleneksel kuralları yok sayarak şiirde halka yönelen, sade bir anlatıma sahip olan biçim ve öz yenilikleri getirmiştir. Bundan bir on sene sonra şiirde, şiirsellik, duyarlılık, hayal ve imge aranır hale gelmiştir. 1950’li yıllarda şiir, birkaç sanatçının kendilerini yenilemelerinin dışında, bir duraklama dönemine girmiştir. Orhan Veli’nin şiirde açtığı çığır, taklitçiler yüzünden bozulmaya başlamıştır. Nükteye, argoya ve gündelik olaylara dayanan basit tarafları fazlaca harcanarak eskitilmiş, yıpratılmıştır. Bu yozlaşan ortamda Garipçiler bile kendilerini yenilemek kaygısına düşmüşlerdir. 1950 yılından sonra birkaç yıllık duraklamanın ardından 1940 şiirine ve Orhan Veli’nin anlayışına karşı tepkiler oluşmaya başlamıştır.

Ahmet Oktay bu konuyla ilgili şunları söylemiştir: “Anlamı rastlantısal olan bir şiir, aklın ve yaratıcılığın kurallarına aykırıdır. Şiir bir sentez işidir. Kelimeler, duygular, olaylar, eşyalar arasında bir seçme ve birleştirme işi yapılırken rastlantıya pek yer yoktur. Amaç kasıtlı olarak anlamsız bir şiir yaratmaksa, tut kelin perçeminden derim… Sentaksı bozmak, cümle yapısını tanınmaz hale getirmek, salt akıl dışı organizasyonlardan faydalanmak suretiyle ortak bir şiir dili kurulacağına inanmıyorum. Bu şiirlerin toplumsal şartların itmesiyle yazıldığını sanmıyorum. İlhan Berk’in, Turgut Uyar’ın, Tevfik Akdağ’ın bazı denemelerini ve Ece Ayhan’ı toplu olarak dışarıda bırakırsak, İkinci Yeni içinde toplanan şairler, bir bunalım sonucu olarak Orhan Veli hareketlerine karşı çıkmışlardır…”

İkinci Yeni şiiri, savaşa şartlanmış insanın yeniden kendini dünyaya alıştırmaya çalışmasıdır.İkinci YenicilerEkmek meselesi dışında meselelerin de olduğunu yavaş yavaş gören insanın şiiridir. Yeni bir ses ve biçim arayan; sesi ve biçimi yıkmış ve inkâr etmiş Orhan Veli hareketine zıt olarak, bir sese ve biçime ihtiyaç hissetmiş bir şiirdir.

Ece Ayhan, İlhan Berk, Cemal Süreyya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Edip Cansever, Ülkü Tamer, Kemal Özer İkinci Yeni hareketinin temsilcileridir. İlhan Berk, 1955 yılından sonra anlamsız şiir hareketine katılmıştır. Hep uçlarda gezmeyi seven, aşırılıktan hoşlanan, sık değişen bir şairdir. İlhan Berk de anlamsızlığı savunmada ileri gitmiştir.

Sezai Karakoç’a göre:”Şair, düşünceyi ya olağan dışı bir zekâ ile donatarak ya aptallaştırarak kullanır. Yani anlam, yeni şiirde kendi öz fonksiyonunu yitirmiştir. Bir uyurgezerdir. Hafızasını kaybetmiştir belki. Şüphesiz şiir mantığı düz yazı mantığı ile başlar.” Edip Cansever’e göre: “İkinci Yeni” anlamsız değildir. Beni inandıran şiirin anlamı vardır.

İkinci YenicilerBen kişinin bilinçli olarak söz haline getiremediklerini biçimleyip onlara yeni bir umut kazandırmak amacını güdüyorum. İnsanların ortaklaşa sözlerini arıyorum. İç dünyamız yeni özler ediniyor. Şiirden kötü davranışları, insanı insanlığından eden inançları kovmaya çalışıyor. İkinci Yeni bir evrimdir. Şiirimiz bazı yeni özlere varıyor. Güç anlaşılması bundandır.”

İkinci Yeninin dil ve üslubu, halk dilinden ve mantıktan kaçışı bakımından özellikle sosyalist toplumcu ve gelenekçi çevrelerin tepkisini çekmiştir. Buna rağmen, bu serbest denemelerin ve sözde ve anlamda aşırı atılımlar yapmanın şiirimize yeni imkânlar, anlatım güçleri, geniş ufuklar getirdiği de göze çarpmıştır.

İkinci Yeni şiirinin Garip şiirine karşı çıkmasının nedenleri şunlardır: Onlar şiiri bir biçim meselesi olarak görmüş, özü görmezden gelmişlerdir. Biçimde bazı yenilikler yapmışlar; fakat başarılı şiirler ortaya koyamamışlardır. Şairanelikten kurtulmak için ne yapacaklarını şaşırmış, düz yazıda bile argo sözcükleri şiire almışlardır.

İkinci Yeniciler

Sade yazıyorum, diyerek kuru bir anlatım kullanmışlardır. Asıl yanılgıları mecaz ve hayal gibi şiirin öz unsurlarını hor görmeleri olmuştur. Soyutlamaya, gerçeküstüye, hayal âleminden uzaklaşan, basit anlamlı, kısır gerçekçi bir şiirin olabileceğini düşünmüşlerdir. Oysaki asıl şiir, serbest çağrışım yoluyla bilinçaltının sırlarını ortaya koyan, uyanık şuurla ve mantıkla ulaşılamayacak derin bir öz arayışı içinde olmalarıdır. İkinci Yenicilerin çoğu, “şiir bir düşünce ürünü değildir.” demişlerdir. Onun için kesinlik taşımaz, kesin olmadığı için kelimelerin sözcük anlamından kaçar, imgeye sığınmışlardır. Zaten sanat, onlara göre beş duyudan alınan tabiattan imgesel tabiata geçiştir.

İkinci Yenide bütün mesele, kelimenin macerasının söz olarak, anlam olarak değerini bilmekte, alabileceği, taşıyabileceği yükleri ölçmektir. Şair, bilinen sözcükleri kullandıkça, ne kadar uğraşırsa uğraşsın, okuyucuya bir şeyler anlatmaktan, hatırlatmaktan uzak kalacaktır.

Ece Ayhan şiir hakkında şunları anlatmıştır: “Şiirin tutumuna ne yapmak istediğine gelince, İkinci Cepheyi açmak, us dışında da bir anlam olduğunu savunmak, şiir kuralları konusunda anarşist davranmak, anlamsızlığın anlamına doğru gitmek, bu gerçeklikleri dil kurallarıyla sınırlayamadığım için dili aşmak, yeni özün sonucu olan yeni biçimi, yeni biçimin de zorunlu sonucu olan yeni özü getirmek diye özetleyeceğim” demiştir.

İlhan Berk bu konu hakkında şöyle konuşmuştur: “… Şiirin öğelerini, ilkelerini saptamak, kendi ilkelerinin dışında bütün öbür araçları atmak, şiiri şiir olarak düşünmek yani. İkinci Yeni şiiri, ilk bunu düşünüyor işte. Ben bundan daha da büyük bir sorumluluk bilmiyorum… Şimdiye değin anlamın bir yönü biliniyordu bizde akla bağlı yönü. Oysa şiirin en yüce öğesi, aklı allak bullak etmesi, onu yıkmasıdır. “İkinci Yeni şairleri, anlamı anlamsızlıkta aramışlardır. Bundan dolayı, genelde serbest çağrışım yöntemini kullanmışlardır.

İkinci Yeniye bağlı şairler, biçimden değil, özden hareket edilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Onlar, “Yani şairin vermek istediği içerik kendine en uygun biçimi bulacaktır.” demişlerdir. Her yeni şiirin kendine yeni bir üslup hazırlaması normaldir ve gereklidir. Divan edebiyatının sınırları içinde bile Şeyh Galip: ‘Bir başka lisan tekellüm ettim.’ diyerek yeni bir üslup kullanmış olmakla övünmüştür.” Gerçekten de bir şairin gerek çağdaşları, gerek gelecek nesiller yanında bir değer kazanabilmesi için mutlaka hürriyet ve şahsiyet sahibi olması gerekir.

İçerik, şekil ve üslup açısından edebiyata yeni bir özellik kazandırmayan bir yazar, taklitçilikten öteye gidemez. Böyle bir yazara yaratıcı da denilemez. İkinci Yeni topluluğunun tavrı, kendilerinden önceki yeniliklerle karşılaştırılamayacak ölçüde bir üslup şaşırtıcılığıdır. Bunlar, aynı zamanda kapalıyı ve anlamsızlığı sağlamak için kullandıkları Türkçenin öz kuruluş mantığına, sentaks ve söz dizimi şekillerine aykırı gitmişlerdir. Bunlara sebep olarak: “Gerçeğin dille sınırlı olmadığını ve dili aşmak gerektiğini” söylerler.

İkinci Yeni Türk edebiyatını uzun süre etkisi altına alamasa da, kendine geniş bir okuyucu kitlesi kazanamasa da Türk edebiyatına, şiirine yeni boyutlar kazandırmıştır. Okuyucusuz şiirlere sahip olan İkinci Yeniciler, okunmamayı bir meziyet olarak görmüşlerdir.

Bu edebiyat hareketi içerisinde yer alan sanatçılar, dünya görüşleri, düşünce ve inançları ne olursa olsun, açık ideoloji, kavga tekniklerinden uzak durmuşladır. Bu da, edebiyata ve şiire bir anlamda geniş ufuk ve hürriyet getirmiştir.

İkinci Yeni şiirleri değerlendirilirken ancak getirdiği yeni öğeler ve boyutlar üzerinde durulabilir; çünkü bu şiirler daha çok yorum ve izlenim şiirleridir. Yalnız her kuşak için değil, her okuyucu için dahası her yeniden okuma için ayrı fikirler kazanma, ayrı yorumlar yapılma olasılığı vardır.

İkinci Yeniciler 1960’lı yıllarda dağılmış, taklitte, imgede, anlamsızlıkta aşırı gidenler benimsenmemiştir. Temsilcilerinden Cemal Süreyya, Turgut Uyar ve Edip Cansever’i kaybeden İkinci Yeni, edebiyat tarihinin tozlu sayfalarında yerini almıştır. Hayatta kalan temsilcileri de, 1960 yılından sonra topluluk havasından uzaklaşmış ve kendi düşünce anlayışlarına göre yeni şiirler yazmaya çalışmışlardır.

Kaynakça:
Tuncer, Hüseyin, (1996). Cumhuriyet Devri Türk Edebiyatı 1, Akademi Kitabevi, İzmir.
Akyüz, Kenan, (1990). Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri, İnkılap Kitabevi, İstanbul.

Yazar:Özge Beniz

Bunları da beğenebilirsin
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmek Mesajları Oku