Hayvanların gıdalarını çiğ olarak yediğini biliyoruz. İnsanlar tarafından pişirilmiş gıdaları bile hayvanlar soğuk olarak yemeyi tercih ederler. Bazı gıdaların sıcak alınması insana özgü bir alışkanlıktır.
Vücudumuzun dış yüzeyi, özel duyu organları yolu ile sıcaklık değişikliklerinden kolayca haberi olur. Dış yüzeylere zarar verebilecek bir derecede olan bir sıcaklığın vücudun iç yüzeylerine de zarar verebilmesi kolayca kabul edilir. Buna rağmen cildimize temas ettiğinde çok fazla sıcak olarak hissettiğimiz bazı maddeleri sindirim organımıza almakta hiç tereddüt etmiyoruz. Bu farkın sebebi, hayvanlarda ve insanda mide, bağırsak, yemek borusu gibi iç organlarımızın sıcaklık hissini alan duyu organlarının gelişmemiş olmasıdır. Tenimize sıcak bir şey değince tepki verince refleksimiz gelişmiştir. Fakat bu iç organlarımız için söz konusu değildir. Canlıların evolüsyon tarihine nazaran, insanların yemeklerini pişirme tarihinin çok kısa oluşu, insanın hazım kanalında uygun bir refleksiyon geliştirmesine olanak bırakmamıştır.
Bazen sıcaklığın acı hissi, ağrı vermediği taktirde zararsız olduğu düşünülür. Bunun doğru olmadığı, vücudun belirli yerlerinde ağrı hissinin kaybolduğu bazı hastalık hallerinde aksine yanıkların daha kolay meydana gelmesi ile anlaşılır. Bu sebepten hazım kanalında ağrı meydana getirmeyen sıcak gıda maddelerinin zararsız oldukları kabul edilemez. Alınan gıda maddelerinin sıcaklığı ile sindirim organının bazı hastalıkları arasında ilişki aranmasına 19. yüzyılın sonlarında başlanmıştır. 1887 de Decker adındaki yazar, köpeklere maden suyu ile 62 C sıcaklıkta un çorbası vermiş ve köpeklerin mide mukozasında akut erozyon ve kanama meydana geldiğini tespit etmiştir.
1896’da Van Valzah ve Nispet adındaki yazarlar, yemeklerin lezzetini ve pişip pişmediğini daima sıcak bir şekilde kontrol etmek mecburiyetinde olan aşçılarda mide ülserinin daha yüksek olduğuna dikkat çekmişlerdir. 1922’de Heiser, ülser hastalarının çoğunluğunun normalden daha çabuk ve daha sıcak yiyen kişiler olduğunu bildirmiştir. Çeşitli ülkelerde, alınan gıda maddelerinin sıcaklığı bakımından halkın beslenme adetleri ile bu ülkelerde rastlanan yemek borusu ve mide hastalıkları arasında yapılan bazı kıyaslamalar ilginç sonuçlar vermiştir.
Arjantin de rastlanan yemek borusu kanseri bir çok ülkelerden daha yüksektir. Başka bir istatistiğe göre gıda maddelerini 60 C üstünde bir sıcaklıkta yiyen ve içenlerin oranı İsveçliler de % 14, İngilizler de % 20 ve Hollandalılar da %43 olarak tespit edilmiştir. Bu farka uyaraktan, Hollanda da mide kanseri oranı, İngiltere’ye göre daha yüksektir. Şüphesiz bu istatistiklere bakarak yemek borusu ve mide kanserlerinin sebebini yalnız gıda maddelerinin sıcaklığı ile açıklamaya imkan yoktur. Kanserin oluşmasında bir çok faktörün rol oynadığını kabul etmek gerekir. Örneğin J.H.Lewis adındaki bir araştırmacı köpeklere karınlarından midelerine açılan bir delikten düzenli olarak sıcak lapa vermiş, fakat köpeklerde mide kanseri oluşmamıştır. Buna karşılık mide kanseri olan hastalarda yapılan bir araştırma, bu şahısların % 42,5 nun yemeklerini ailenin diğer bireylerine göre daha sıcak yediklerini göstermiştir.
Mide hastalıkları ile yiyecek ve içeceklerin sıcaklığı arasındaki ilişki bakımından İngiltere de ilginç bir araştırma yapılmıştır. Sindirim sistemine ait şikayetleri olan 155 hasta (109 u erkek 46 sı kadın ) nın midelerinden parça alınmış ve bu parça mikroskopta incelenmiştir. Aynı zamanda bu kişilerin düzenli olarak içtikleri çayın sıcaklığı, termometre ile kontrol edilmiştir. Sonuç olarak çayı daha sıcak içmeye alışmış olan kişilerin midelerinde ki iltihap (gastrit) halinin de daha ileri derecede olduğu tespit edilmiştir.
Yukarıda belirtilen örnekler, sıcak olarak alınan katı veya sıvı halinde ki besin maddelerinin sindirim sistemimizde zararlı etkileri olduğunda şüphe bırakmamaktadır.Ülkemizde yemekler, çorbalar ve diğer sulu gıda maddeleri bir çok ülkelerden daha sıcak bir şekilde yenilmekte ve içilmektedir. Dünya sıralamasında yemek borusu kanserinde 6. sırada yer almaktayız. Sağlığımızın korunması içim beslenme alışkanlıklarımızda bazı değişiklikler yapmanın gerekli olduğuna inanıyoruz.
Yazar:Sinem Atlı