Bilgiustam
Bilgiyi ustasından öğrenin

Aagenaes Sendromu (Kolestaz Lenfödem Sendromu) Hakkında Bilinmesi Gerekenler

0 979

olestaz Lenfödem Sendromu olarak da anılan Aagenaes sendromu, karaciğerden safra akışının bozulmasıyla sonuçlanan, kolestaza neden olan nadir bir hastalıktır. Safra sekresyonunun tıkanması (hepatik kolestaz), alt ekstremitelerde şişlik ve sıvı tutulmasına (lenfödem) neden olur. Bu sendromlu hastalarda neonatal kolestaz genellikle erken çocukluk döneminde azalır, ancak doğası gereği aralıklı olarak devam eder. Buna rağmen, genellikle yavaş yavaş karaciğer sirozuna, dev hücreli hepatite dönüşür ve buna portal yol dokularının skarlaşması eşlik eder.

Aagenaes Sendromu (Kolestaz Lenfödem Sendromu) Hakkında Bilinmesi GerekenlerAagenaes Sendromunun Belirtileri

İnsan Fenotip Ontolojisi (HPO) veritabanına göre, bu hastalığın yaygın belirtileri semptomları idrar homeostazı anormalliği, bacaklar şişme, yorgunluk, kil rengi (akolik) dışkı, karın ağrısı,  obstrüktif karaciğer hastalığı, yorgunluktur. Diğer semptomlar arasında genişlemiş karaciğer, karaciğer skarlaşması, anormal lipid metabolizması ve safra yolu anormallikleri bulunur. Ne yazık ki, günümüzde bu durum için doğrulanmış bir teşhis testi bulunmamaktadır ve Aagenaes sendromu, lenfödem gibi semptomların ve komorbiditelerin değerlendirilmesi ile teşhis edilir.

Aagenaes Sendromunun Belirtileri

Aagenaes sendromu adını 1968 yılında ilk kez bu sendromu tanımlayan Norveçli çocuk doktoru Oystein Aagenaes’den almıştır. Dünya genelinde 2014′ yılından önce sadece 100 hastaya teşhis konmuştur ve bu sendrom, Lenfödem kolestaz sendromu 1 olarak da bilinir. Konjenital lenfoid hipoplazi genellikle karaciğer içi kolestaz nedeniyle lenfatik damarları etkiler. Kolestaz, patofizyolojik bir durumdur ve burada, karaciğerden bozulmuş safra salınımı ve karaciğerde (karaciğer içi) birikmesi ile ilişkili olduğu için gelişir.

Kolestazın ilerlemesi, Aagenaes sendromunun ciddiyetini belirleyen birincil faktörlerden biridir. Hastalığın ilk evresinde uzun bir kolestaz döneminden sağ çıkabilen hastalar, daha iyi prognozlu stabil karaciğer hastalığı sergileyebilirler. Aagenaes sendromundan etkilenen bireyin % 50’den fazlası normal bir yaşam süresine sahiptir. Genelleştirilmiş Aagenaes sendromu semptomları vardır ve bunlar aşağıdaki gibidir:

  • Karın ağrısı
  • Bağırsak kanamasından dolayı katrana dönüşebilen açık renkli dışkı
  • Koyu idrar
  • Büyümüş dalak
  • Gastrointestinal rahatsızlıklar
  • Yorgunluk
  • Anormal cilt pigmentasyonu
  • Eklemlerde ve kemikte ağrı

Aagenaes Sendromu Belirtileri

Semptomlar yavaş yavaş ilerler ve yaşamın erken dönem ve ergenlik çağından sonra olarak iki aşamasına sınıflandırılabilir. Bu aşamalara göre bu semptomun belirtileri aşağıdaki gibidir:

Hayatın erken döneminde,

  • Genellikle normal doğum ağırlığı ve iştah, ancak çok miktarda yağlı, soluk renkli dışkı ve koyu renkli idrar görülür.
  • Doğumdan 2 ila 4 hafta sonra cilt ve gözün sararması, koyu renkli idrar, aşırı halsizlik, karın krampı, bulantı ve kusma gibi sarılık semptomları belirgin hale gelir.
  • Etkilenen bebeklerde, genellikle bir cilt sorunu olarak devam eden kaşıntı gelişir.
  • Kolestazın neden olduğu yağ emilimi yetersiz büyüme ve büyüme geriliğine neden olur.
  • A, D, E ve K vitamini (yağda çözünen vitaminler) eksikliği yaygın bir bulgudur ve tedavi edilmediğinde raşitizm, anemi, kanama eğilimi ve periferik nöropati riskini artırır.
  • Kanama yenidoğan ölümüne neden olabilir.
  • İlerleyen yaşla birlikte hastalığın ilerleyici durumu, tekrarlayan kolestaz nedeniyle alt ekstremitelerde lenfödeme yol açar. 6-7 yaş arasındaki çocuklar genellikle lenfödem geliştirmeye başlar.
  • Lenfödem, lenfatik hipoplaziyle ilişkili ve bacaklarda kronik şişmeye yol açan durumdur. Bununla birlikte, Aagenaes sendromunun ciddiyetine bağlı olarak, lenfödem, gözler, göğüs ve bağırsak duvarı çevresinde bulunan kollara ve periorbital yumuşak dokulara uzanabilir.
  • Yaş ilerledikçe, bacak kaslarında ağrı, bacaklarda ağırlık, hareket güçlükleri, etkilenen bölgedeki cilt dokularında sıkılaşma ve sertleşme gibi kronik lenfödem ile ilişkili semptomlar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar.
  • Cilt kaşıntısı başlar ve genellikle 6 aylıktan itibaren bir problem olarak devam eder.
  • Aagenaes sendromu etkilenen bireylerin zihinsel ve motor gelişimi normal olmasına rağmen, kaşıntı veya uykululuk nedeniyle öğrenme yeteneğinde bozulma gözlemlenebilir.
  • Bazı etkilenen çocuklarda kolestatik dönemlerde altı aydan bir yıla kadar okula devamsızlık olabilir.

Aagenaes Sendromu (Kolestaz Lenfödem Sendromu) Hakkında Bilinmesi GerekenlerErgenlikte ve hamilelikte,

  • Kolestaz sıklıkla karaciğerin büyümesine neden olur.
  • Kolestaz, ergenlik döneminde hormonal değişiklikleri tetikler.
  • Kolestatik dönemlerde artan enfeksiyon riski.
  • Tekrarlayan kolestazdan muzdarip bir kişi genellikle sıkıntılı hale gelir.
  • Yüksek kan lipid seviyesi (Hiperlipidemi) ile sonuçlanır.
  • Bazı Aagenaes sendromu etkilenen ergenlerde ergenlikten önce lenfödem gelişebilir.
  • Aagenaes sendromundan etkilenen bireyler, lenfödem ve ciltte kırmızı lekelere neden olan erizipel gibi tekrarlayan bakteriyel cilt enfeksiyonları nedeniyle çeşitli sosyal sonuçlarla karşı karşıyadır.
  • Yetişkinlerde şiddetli lenfödem, sakatlık için bir neden olabilir.
  • Portal hipertansiyon, yemek borusunda damar genişlemesi, periton boşluğunda sıvı birikimi ve dalağın aşırı aktivitesine bağlı olarak özofagus varis kanamasına neden olabilir.
  • Tekrarlayan kolestaz yetişkinlerde karaciğer sirozuna neden olabilir.
  • Gebe kadınlarda Aagenaes sendromu, kolestaz nedeniyle erken doğum ve ölü doğum riskini artırır.

Aagenaes Sendromu Nasıl Teşhis Edilir?

Aagenaes sendromu nadir görülen bir hastalıktır ve safra akışını yavaşlatan veya durduran kolestaza neden olan tek kalıtsal lenfödemdir. Bununla birlikte, lenfödem diğer altta yatan karaciğer rahatsızlıkları veya lenfatik sistem bozuklukları nedeniyle kendi kendine gelişebilir. Bu sendrom, safra atrezisi ile kolaylıkla yanlış teşhis edilebilir ve bu da gereksiz cerrahi müdahaleye yol açar. Bu nedenle, doğru bir klinik tedavisine başlamak için doğru bir teşhis zorunludur.

Aagenaes sendromunun teşhisi zordur çünkü lenfödemin erken belirtilerini tespit etmek zordur, bu da sendromunu tedavi etmek için tıbbi müdahalenin başlamasını daha da geciktirir. Ailede Aagenaes sendromu olan kişi, lenfödem semptomu ortaya çıkana kadar teşhis etmek zorlaşır. Kolestaz, yaşın ilk yılında teşhis edilebilir, ancak bazı hastalarda, lenfödem yaşla birlikte yavaş yavaş gelişir.

Klinik değerlendirmeye dayalı tanı

Sarılık, koyu renkli idrar, soluk renkli dışkı, yorgunluk ve kaşıntı hem intra hem de karaciğer dışı kolestazın ortak klinik belirtileridir ve bu da altta yatan asıl nedeni belirlemeyi zorlaştırır. Aagenaes sendromunu teşhis etmek için hasta geçmişinin kapsamlı bir değerlendirmesi ve dikkatli bir fizik muayene esastır. Aile geçmişinde Aagenaes sendromunun varlığı, bu hastalığın klinik araştırmasında önemli bir bulgu olarak kabul edilebilir. İlk aşamada klinik lenfödem teşhisi, sendromun doğrulanmasını daha da geciktiren semptomlar ortaya çıkıncaya kadar en zor olanıdır.

Başlangıcına bağlı olarak, lenfödem konjenital, praecox veya tarda gibi üç kategoriye ayrılabilir. Doğuştan lenfödem durumunda semptomlar genellikle 2 yaş içinde ortaya çıkar. Praecox lenfödemde semptomların başlangıcı 2 ila 35 yıl arasında başlar; ancak çoğu durumda ergenlik çağına yakın görünür. Tarda, genellikle 35 yaşından sonra ortaya çıkan doğal bir lenfödem türüdür. Dislipidemi ve portal hipertansiyon oranları da Aagenaes sendromunda sık görülen klinik bulgulardır.

Aagenaes Sendromu İçin Biyobelirteçler

Sarılık tespitini genellikle kan testleri ile teşhis edilen belirli biyobelirteçlerin belirlenmesi takip eder. Aagenaes sendromlu çocuk, doğumdan sonraki bir ay içinde, 3 ila 4 yaşından sonra kademeli olarak normale dönebilen yüksek serum bilirubin konsantrasyonu seviyeleri alır. Doğuştan itibaren 6 ay içinde artan safra asidi seviyesi, yani 40 μmol / L’den fazla gözlenir ve bu, giderek bir dereceye kadar düşer ve 6 yaşında orta derecede yüksek bir seviyeye ulaşır.

Aspartat transaminaz (ALT) ve alanin transaminaz (AST), doğumdan sonraki bir ay içinde seviyeleri kanda aşırı derecede yükselen iki karaciğer enzimidir; seviyeler daha sonra 2 ila 3 yaşlarında orta seviyelere düşer.  Gama-glutamil transpeptidaz seviyesinin üst sınırı, normal sınırın neredeyse iki katıdır. Fenobarbital kullanımı, özellikle Aagenaes sendromlu hastalarda Gamma-glutamil transpeptidaz düzeyini daha da artırabilir.

Enstrümantal Araştırmalar

Karaciğer koşullarını değerlendirmek için bazı temel araştırmalar vardır. Abdominal ultrasonografi ve Manyetik rezonans kolanjiyopankreatografi (MRCP), Aagenaes sendromunu teşhis etmek için kullanılan iki tekniktir. Ancak bazı hastalarda bu testlerin sonuçları net olmayabilir. Bu gibi durumlarda, hastaların serumu antimitokondriyal antikorların (AMA) varlığı açısından analiz edilir veya karaciğer biyopsisi alınır. Lenfosintigrafi, lenfatik anatomiyi belirlemek için kullanılır. Lenfödem varlığı, bazı yöntemler kullanılarak belirlenir ve bunlar aşağıdaki gibidir:

  • Lenfosintigrafi
  • Bilgisayarlı tomografi
  • Manyetik rezonans görüntüleme
  • Dubleks ultrason

Genetik Bulgular

Aagenaes Sendromuna neden olankesin genetik mutasyon henüz açıklığa kavuşmamıştır. Bu sendromda bir otozomal resesif kalıtım paterni gösterilmiş ve kromozom 15q’nin uzun kolu bazı durumlarda genetik nedene atfedilmiştir, ancak bu tüm durumlarda kanıtlanmamıştır. Bu durum esas olarak Norveç kökenli bebeklerde görülmekte olup, güney Norveç’te % 50’den fazla vaka görülmektedir. Bununla birlikte, diğer Avrupa bölgelerinden ve Amerika Birleşik Devletleri’nden kişilerde de yaygındır.

Aagenaes Sendromu Üzerine Araştırma

Bull ve ekibi tarafından 2000 yılında tam genom tarama analizinde, Aagenaes sendromlu hastalarda benzer kabul edilen bölgeler tespit edilmiştir. En umut vadeden bölgeler daha büyük Norveçli birey kümelerinde belirlenmiş, 8 hastadan alınan DNA örnekleri ve aynı atalardan gelen 7 semptomatik olmayan akrabaları değerlendirilmiştir. Bunun sonucunda, hastaların alelleri ve haploid genotipinde D15S979 ve D15S652 markörleri arasındaki kromozom 15q üzerindeki bir bölge üzerinde geniş bir benzerlik ortaya çıkarmışlardır, bu özellik etkilenmemiş akrabalarda bulunmamaktadır. Bu bulgu, Aagenaes sendromlu tüm Norveçli hastaların, ortak bir ata aracılığıyla uykuda formda kalıtımla geçen benzer gen mutasyonu ile homozigot olabileceğini düşündürmüştür.

Aagenaes Sendromu (Kolestaz Lenfödem Sendromu) Hakkında Bilinmesi GerekenlerAagenaes Sendromunu Yönetmek

Bu bozukluğu iyileştirmek için yerleşik tedavi seçenekleri yoktur ve tedaviler esas olarak özellikle lenfödemle ilgili spesifik semptomları hedef alır. Genetik veya nadir bir hastalıkla yaşamak, hastaların ve ailelerinin günlük yaşamlarını önemli ölçüde etkileyebilir. Bu rahatsızlığa kesin bir çare bulmaya yönelik daha fazla araştırma yapmak için çok büyük bir alan olduğundan, toplum bakımı ve destek grupları çok önemlidir.

Destek ve savunuculuk grupları, hastaların benzer durumdaki başkalarıyla bağlantı kurmasına yardımcı olabilir. Bu gruplar hasta merkezli bilgi sağlar, daha iyi tedaviler ve olası tedaviler için araştırmanın arkasındaki itici güçtür. Bu gruplardaki danışmanlar, hastaları ve aile üyelerini bu rahatsızlıkla ilgili araştırma, kaynak ve hizmetlere yönlendirmeye yardımcı olur.

Kaynakça:
rarediseases.info.nih.gov/diseases/370/aagenaes-syndrome
checkorphan.org/diseases/aagenaes-syndrome
sciencedirect.com/science/article/pii/S0002929707632935
lymphedemapeople.com/thesite/Aagenaes_syndrome.html

Yazar: Özlem Güvenç Ağaoğlu

Bunları da beğenebilirsin
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmek Mesajları Oku