Günümüzde sıkça görülmeye başlayan bu psikolojik sorun, gün geçtikçe artış göstermektedir. Toplumun birçoğunda görülen bu vaka, tıp dilinde Narsistik Kişilik Bozukluğu olarak adlandırılmaktadır. Kendine çok güvenen büyük dağları ben yarattım, her şeyi ben bilirim, sürekli haklı benim edasında takılan kişilerin ortak adıdır narsistik. Çevremizde sıklıkla karşılaştığımız hatta kendimizde bile şahit olduğumuz bu davranışlar, aslında psikolojik bir hastalıktır. Ve tedavi edilmesi gereken bir olgudur.
Halk arasında kendini beğenmiş diye nitelendirilen kişiler, narsistik kişilik bozukluğu sınıfında yer almaktadır. Narsistik insanlar, tüm ilgiyi kendi üzerinde olmasını isterler. Her zaman mükemmel olduklarını, herkesten üstün olduklarını, sosyal ve iş yaşamında tek olduklarını düşünürler. Başkalarının haklarına ve düşüncelerine saygı duymazlar. Bencildirler ve her zaman ön planda olmayı isterler. Paranın, aşkın, gücün ve diğer olguların kendilerinde olmasını isterler ve her şeye güçlerinin yettiğini düşünürler. Diğer kişilerin zayıf olduğunu düşünüp, saygıdan ve büyük küçük kişi kavramından uzak tavırlar sergilerler. Doyumsuz olan bu kişiler, her gün başka hayaller peşinde koşarlar. Dünyada sadece kendisinin var olduğuna inanırlar ve diğer insanları görmezden gelirler.
Narsistik İnsanlar, aslında davranışları ile kendini belli edebilirler. Sinir bozucu halleri ve tutarsız davranışları onları ele verebilmektedir. Hep kazanan ben olayım düşüncesi ile kişilerinin maddi, manevi haklarını ezer geçerler. İş ortamında önder olabilmek adına hilelere başvurabilirler. Sürekli eleştiren ve küçümser tavırları ile dikkat çeken bu kişiler, eleştiri alınca agresifleşebilirler. Hataları yüzüne vurulunca, sinirli, tutarsız davranışlarda bulanabilirler. Hatta saldırgan olabilirler. Kinci olmak en kötü davranışları arasında yer almaktadır. Başarıları takdir etmezler ve kendisinden daha fazla başarılı olan kişilere karşı nefret duyabilirler. Fiziki anlamda kusursuz olduğunu ve vücut hatlarının mükemmel olduğuna, nadide bir güzelliğe sahip olduğuna inanırlar ve öyle tavır sergilerler. Daima lüks bir hayatı tercih ederler, hayalleri zirvededir. Para, şöhret, başarı, üstünlük gibi kavramlara ulaşma arzuları yoğundur. Az ile yetinmeyip hep daha fazlasını isterler. Maddi durumu kötü olsa da lüks ve pahallı giyinmekten vazgeçemezler. Gerekirse yeme içme masraflarından kısıp, çevresine karşı pahallı ve gösterişli giyinmek isterler.
Narsistik insanlar, hedeflerine ulaşmak için başkalarını kullanırlar ve fedakarlık, yardımseverlik gibi olguları barındırmazlar. Egoisttirler ve empati yapma gibi olgulara sahip değildirler. Ortamda dikkatleri çekmek için çeşitli yollara başvurabilirler. Sahip olduğu meziyetleri, sanki sadece onlarda varmış gibi abartırlar ve her ortamda anlatmaktan kaçınmazlar. Sadece kendini düşünürler, ailesi ve sevdikleri içinde bu davranış geçerlidir.
Aslında bu davranışların kökeninde kişinin kendine olan güvenin olmaması vardır. Kişi dışarıya karşı kendine güvenen duygular sergilese de iç dünyası tamamen farklıdır. Başarı elde edemeyen ve çevreden ilgi göremeyen kişiler, daha çok psikolojik bunalıma girer ve etrafındaki kişiler ile iletişimi daha çok kötüye gitmeye başlar. Narsistik belirtilerini daha yoğun bir biçimde yaşamaya başlar ve çıkarcılık duygusu gün geçtikçe artar. İç dünyasında yaşadıklarının dışa vurumu farklı olmaya başlar. Kişi çekilmez birey olarak toplumu rahatsız edici olmaya başlar. Bu yüzden kişinin tedavi olması şarttır.
Narsistik insanlar, tedaviye diğer kişilerin hatalarını, yaptıklarını anlatmak için uzmanlara başvururlar. Psikolojik danışmalara başvurma nedenleri, kendi hatalarından ya da davranışlarından değildir. Uzman kişide, hatasının aslında kendisinde olduğunu ortaya çıkarmak için birkaç yöntem uygular. Önce bu olgulara neden olan sorunları araştırmak için, kişilik analizini yapar. Psikoterapi uzmanları, ilk başta kişinin davranışlarına uygun yöntemlere başvurur. Överek gururunu hoşnut ederler ve zamanla hatalarını söylemeye başlarlar. Ne yapması gerektiğini, insanlar ile nasıl iletişim kuracağını anlatarak, kişiyi bu ruhsal durumdan çıkartırlar. Tedavi süreci hastalığın derecesine göre değişiklik gösterebilmektedir. Kişiye hatalı olduğunu anlatmak ya da sorunun kökenini bulmak, bu süreci azaltabilmektedir.
Yazar:Elif Acıkgöz