Bilgiustam
Bilgiyi ustasından öğrenin

Sulak Alan Ekosistemleri ve Sulak Alanların Önemi

0 362

Peyzajın suyun varlığıyla tanımlanan parçaları olan sulak alanlar yılın en azından bir bölümünde zeminin suya doygun olduğu veya durgun sularla kaplı olduğu alanlardır. Sulak alanlar ne tamamen karadadırlar ne de tamamen su altındadırlar; ikisinin de özelliklerini taşırlar. Sulak alanlar genellikle doymuş toprakta yaşamaya uyum sağlayan su bitkilerinin varlığıyla ayırt edilir. Sulak alanlar daha spesifik olarak, suyun varlığının bir bölgenin biyojeokimyasının, yani belirli bir bölgenin biyolojik, fiziksel ve kimyasal özelliklerinin tamamını olmasa da çoğunu belirlediği veya etkilediği alanlardır. Pek çok sulak alan, yüksek arazi ve su ekosistemleri arasındaki geçiş bölgeleridir, ancak diğerleri su toplayan yüksek arazi çöküntülerinde veya yeraltı suyunun yüzeye çıktığı bölgelerde araziye dağılmıştır. Su genellikle bir akiferden (yer altı su tabakası, su taşır) veya kaynaktan sızan yeraltı suyudur. Bir sulak alanın suyu yakındaki bir nehirden veya gölden de gelebilir. Deniz suyu da özellikle güçlü gelgitlerin yaşandığı kıyı bölgelerinde sulak alanlar oluşturabilir.
Sulak alan toprağının doygunluğu, onu çevreleyen bitki örtüsünü belirler. Sulak alanlarda yaşayan bitkiler, sulu (hidrik) topraklara benzersiz bir şekilde uyarlanmıştır. Sulak alan bitkileri, doymuş topraklarda büyümeye özel olarak adapte oldukları için genellikle hidrofit olarak adlandırılır. Mevsimsel olarak kuru sulak alanlar veya yavaş hareket eden sulak alanlar genellikle ağaçları ve diğer sağlam bitki örtüsünü destekleyebilir. Daha sık su basan sulak alanlarda, baskın hidrofitler olarak yosunlar veya çimenler bulunur.

Sulak Alan Ekosistemleri ve Sulak Alanların Önemi

Sulak Alanlar ve Doğa

Sulak alanlar, yağmur ormanları ve mercan resifleri ile kıyaslandığında dünyanın en verimli ekosistemleri arasındadır. Çok çeşitli mikrop, bitki, böcek, amfibi, sürüngen, kuş, balık ve memeli türü sulak alan ekosisteminin bir parçası olabilir. İklim, peyzaj şekli (topoloji), jeoloji ve suyun hareketi ve bolluğu, her bir sulak alanda yaşayan bitki ve hayvanların belirlenmesine yardımcı olur. Sulak alan ortamında yaşayan organizmalar arasındaki karmaşık, dinamik ilişkiler yani besin ağları vardır. Sulak alanlar “biyolojik süpermarketler” olarak düşünülebilir. Birçok hayvan türünü çeken büyük miktarda yiyecek sağlarlar. Bu hayvanlar, yaşam döngülerinin bir kısmı veya tamamı için sulak alanları kullanır. Ölü bitki yaprakları ve gövdeleri suda parçalanarak döküntü ya da artıklar anlamına gelen “detritus” adı verilen küçük organik madde parçacıkları oluşturur. Bu zenginleştirilmiş malzeme, daha büyük yırtıcı balıklar, sürüngenler, amfibiler, kuşlar ve memeliler için besin olan birçok küçük su böceklerini, kabuklu deniz hayvanlarını ve küçük balıkları besler.
Bir sulak alanın işlevleri ve bu işlevlerin insanlar için değeri, sulak alan ile havzadaki diğer ekosistemler arasındaki karmaşık ilişkiler dizisine bağlıdır. Havza, suyun, tortuların ve çözünmüş maddelerin daha yüksek kotlardan alçakta bulunan ortak bir çıkışa veya daha büyük bir akarsu, göl, akifer veya haliç üzerindeki bir noktaya aktığı coğrafi bir alandır. Sulak alanlar, havza ekolojisinde ayrılmaz bir rol oynamaktadır. Sığ su, yüksek düzeyde besin ve birincil üretkenlik kombinasyonu, besin ağının temelini oluşturan ve birçok balık, amfibi, kabuklu deniz hayvanı ve böcek türünü besleyen organizmaların gelişimi için idealdir. Pek çok kuş ve memeli türü, özellikle göç ve üreme sırasında yiyecek, su ve barınak için sulak alanlara güvenir. Sulak alanların mikropları, bitkileri ve vahşi yaşamı, su, nitrojen ve kükürt için küresel döngülerin bir parçasıdır. Sulak alanlar, karbonu karbondioksit olarak atmosfere salmak yerine bitki topluluklarında ve toprakta depolar. Böylece sulak alanlar, küresel iklim koşullarının ılımanlaşmasına yardımcı olur.

Sulak Alan Türleri

Sulak alanlar, ağaçların, çalıların veya otsu bitki örtüsünün hakim olduğu alanlar olarak karakterize edilebilir. Çok asidikten alkaliye kadar değişen su kimyası ile yağış, akış veya yeraltı suyu ile beslenebilirler. Antarktika dışındaki diğer tüm kıtalarda ve farklı iklim türlerinde sulak alanlar bulunmaktadır. Büyüklükleri izole bozkır çukurlarından büyük tuzlu bataklıklara kadar değişir. Kıyılarda ve iç kesimlerde bulunurlar. Great Lakes bölgesi, yalnızca ABD’de yaklaşık 300.000 dönümlük kıyı sulak alanına sahiptir. Bazı sulak alanlar, ağaçlarla dolu, su basmış ormanlardır. Diğerleri daha çok düz, sulu otlaklar gibidir.
Her biri hidrolojisi, su kimyası, toprağı ve orada bulunan bitki türleri tarafından belirlenen birçok farklı sulak alan türü vardır. Sular çekildiğinde su kütlelerinin derinliği genellikle 6 metreyi geçmemelidir. Çoğu bilim insanı bataklıkları, sazlıkları ve turbalıkları üç ana sulak alan türü olarak kabul eder. Bu temel sulak alanlara ek olarak göller, lagünler, göletler, fundalıklar, nehir kenarındaki sulak alanlar, deltalar ve haliçler de bulunur. Aşağıda başlıca sulak alan türlerinden bazıları verilmiştir.

Sulak Alan Ekosistemleri ve Sulak Alanların Önemi

Bataklıklar
Bataklık, sürekli olarak suya doymuş ve ağaçların ya da odunsu bitki örtüsünün hâkim olduğu bir sulak alandır. Turbalıkların aksine, besin açısından zengin bir ortamdır. İç bölgelerde tatlı su bataklıkları yaygındır. Tuzlu su bataklıkları kıyıları açık okyanustan korur.
Tatlı su bataklıkları
Tatlı su bataklıkları genellikle, su tablasının yüksek ve akışın yavaş olduğu göller veya akarsuların etrafındaki düz arazilerde oluşur. Mevsimsel sel ve yağmur suları bu bataklıklardaki su seviyesinin dalgalanmasına veya değişmesine neden olur. Bataklığın ıslak toprağında kakule, nilüfer ve selvi gibi suya dayanıklı bitkiler yetişir. Bu bitkiler, bataklığın ekosistemini korumanın anahtarıdır. Ekvator yakınlarındaki tropik bölgelerde tatlı su bataklıkları yaygındır. Bu ekvatoral bataklıklar genellikle yıl boyunca sıcak ve nemlidir.
Bataklık ormanlarına uzun boylu yaprak dökmeyen ağaçlar hâkimdir. Bubinga ve ovangkol (ovenkol) gibi ağaçların birçok türü kereste için hasat edilir. Bu ağaç türlerinden keman gibi müzik aletlerinin yanı sıra mobilya yapmak için kullanılan pahalı, lüks ahşaplar elde edilir. Bu bataklıkların çamurlu zemini, onlarca kurbağa türü de dahil olmak üzere yüzlerce böcek, sürüngen ve amfibi barındırır. Daha ılıman iklimlerde, selvi ağaçları genellikle tatlı su bataklıklarının durgun sularından çıkar. İspanyol yosunu ağaç dallarından sarkabilir. Ağaçların altında söğütler ve diğer çalılar büyüyebilir. Su mercimeği adı verilen küçük su bitkileri, genellikle suyun yüzeyinde yeşil bir örtü oluşturur. Timsahlar, kurbağalar ve su mokasenleri adı verilen yılanlar bitkiler arasında yüzebilir.

Tuzlu su bataklıkları
Tuzlu su bataklıkları genellikle tropikal kıyı şeritlerinde bulunur. Bu bataklıkların oluşumu, yüksek gelgitler sırasında deniz suyuyla ince bir şekilde kaplanan çıplak çamur veya kum düzlükleriyle başlar. Tuzlu su bataklıklarının acı suyu tamamen deniz suyu değildir, ancak tamamen tatlı su da değildir. Mangrov ağaçları gibi bazı hidrofitler acı suyu tolere edebilir. Ağaçların küçük gövdelerini ve dallarını suyun üzerinde tutan uzun, ayak benzeri kökleri nedeniyle mangrovların tanınması kolaydır. Mangrov kökleri tortuları sabitler ve etraflarında toprak birikmesine yardımcı olur. Ayrıca büyümeleri ve çürümeleri yoluyla tortu oluşumuna yardımcı olurlar. Mangrov kökleri birçok organizma arasında yaşar. Kök sistemi barınak ve düşen yapraklar ve diğer materyallerle beslenmek için bir yer sağlar. Mangrov bataklıklarında yengeçler ve diğer kabuklu deniz hayvanları bol miktarda bulunur.
Tuzlu su bataklıkları da çok çeşitli kuşlara ev sahipliği yapar. Mangrov kökleri ve dalları mükemmel yuvalama alanları sağlar. Tuzlu su bataklıkları, martı gibi deniz kuşlarının yanı sıra balıkçıl gibi tatlı su kuşlarına ev sahipliği yapar. Bitki, böcek ve küçük hayvanların bolluğu, dışkıları bataklığı gübrelemeye yardımcı olan bu kuşlara yiyecek sağlar.
Hindistan ve Bangladeş’te bir tuzlu su bataklığı olan Sundarban, dünyanın en büyük mangrov ormanına sahiptir. Ganj Nehri deltasının yakınındaki çamur düzlüklerinde yer alan bölge, tatlı suya doymuş durumdadır. Sundarban, ayrıca Hint Okyanusu’ndan güçlü gelgitler yaşar. Sundarban’ların biyolojik çeşitliliği, küçük algler ve yosunlardan Bengal kaplanlarına kadar uzanır. Sulak alanın Bangladeş kısmı, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır. Sundarban’da düzinelerce, belki de yüzlerce farklı mangrov ağacı türü gelişir. Bataklığın daha kuru bölgelerinde palmiyeler ve çimenler yetişir. Arılar ağaçlara kovan yaparlar. Aslında, bal hasadı yüzyıllardır Sundarban’da önemli bir ekonomik faaliyet olmuştur. Arılar ve diğer böcekler, bölgedeki tropik kuşlar için ana besin kaynaklarından biridir. Leylekler, ibisler ve balıkçıllar mangrov ve palmiye ağaçlarının yüksek dallarında yuva yaparlar. Yalıçapkını ve güvercin gibi daha küçük kuşlar çalılıklarda tünerler.
Bazı kuşlar, Sundarban’ın acı sularında yaşayan vatoz, sazan, yılan balığı gibi yüzlerce balıkla, yengeç ve karidesle beslenir. Bataklığın içinde ve çevresinde kurbağalar, kara kurbağaları, kaplumbağalar ve yılanlar dahil birçok sürüngen ve amfibi yaşar. Hint pitonu gibi Sundarban yılanlarından bazıları 3 metreye kadar uzar. Yine Sundarban’a özgü olan dev kertenkeleler ve timsahlar daha da büyüktür. Sundarbanların büyük sürüngenleri geyik, domuz, firavun faresi ve maymun gibi memelileri avlar. Sundarbanların en ünlü avcısı, nesli tükenmekte olan bir tür olan Bengal kaplanıdır. Bengal kaplanları en iyi avcılardır, insanlar ise onların tek doğal avcısıdır. Sundarban’da Bengal kaplanları bataklık sularda yüzer ve ağaçlara tırmanır. 220 kilograma kadar büyüyebilen bu kedilerin bataklıkta insanlara saldırdığı da bilinir. Bilim insanları ve bal toplayıcıları özellikle risk altındadır.

Sulak Alan Ekosistemleri ve Sulak Alanların Önemi

Sazlıklar
Tropiklerin kuzeyinde ve güneyinde bataklıklar yerini sazlıklara bırakır. Bu sulak alanlar, nehir ağızlarının yakınında, koylarda, akarsuların, göllerin veya göletlerin kenarlarında ve kıyı şeridi boyunca düz, çimenli bir şerit oluşturur. Birçoğu dönüşümlü olarak sular altında kalır ve gelgitlerin hareketiyle açığa çıkar.
Sazlıklara, su kamışları, gölet otları, nilüferler, çeşitli sazlar, hasırotları, çimenler ve çimenlerin dışındaki, çalı tipi olmayan otlar (geniş yapraklı çiçekli bitkiler) dahil olmak üzere batık (tamamen su yüzeyinin altında büyüyen) ve yüzen yapraklı (suyun dibinde köklenen fakat yaprakları ve gövdeleri suyun dışında büyüyen) bitki örtüsü hakim olabilir. Sazlıklar, balıklardan, amfibilere ve kuşlara kadar çok çeşitli hayvanlar için de uygun bir vahadır.
Bataklıklar gibi sazlıklar da genellikle tatlı su ve tuzlu su kategorilerine ayrılır. Ülkemizde iyi tanınan, 24.357 hektarlık bir alanı kapsayan Kayseri’de bulunan Sultan Sazlığı şu an milli park durumundadır. Sultan Sazlığı hem tatlı su hem de tuzlu su ekosistemlerine sahiptir.
Tatlı su sazlıkları
Genellikle kıyıdan yüzlerce kilometre uzakta bulunan tatlı su bataklıklarına çimenler ve su bitkileri hakimdir. Bu sazlıklar genellikle göllerin ve akarsuların çevresinde gelişir. Çayır çukurları, en son buzul çağında toprağa gömülen buzul parçalarının bıraktığı çanak şeklindeki çöküntülerdir. Buz eridiğinde çamurlu su çukurları doldurmuştur. Verimli toprak ve ılıman iklim buraları dünyanın en zengin sazlıklarından biri haline getirmektedir. Bu nedenle birçok çayır çukuru kurutulmuş ve arazi tarım için kullanılmıştır. Binlerce göçmen kuş, her yıl Kuzey Kutbundan daha ılıman iklimlere seyahat ederken kalan çayır çukurlarına bağlıdır. Sazlıklarda yaban hayatı çeşitliliği mevcuttur. Böcek, balık, istiridye, karides ve hatta fare gibi kemirgenlerle beslenmeye adapte olmuş yüzlerce kuş türü barındırır.

Tuzlu su sazlıkları
Tuzlu sazlıklar biyolojik çeşitlilik açısından en zengin ekosistemlerden bazılarıdır. Otların hakim olduğu bu alanlar algler, mantarlar, kabuklu deniz hayvanları, balıklar, amfibiler ve sürüngenler için yiyecek ve barınak sağlar. Su kuşları ve diğer hayvanlar bitki örtüsü ve bol miktarda böcekle beslenir. Bu kuşlardan bazıları çalılıklarda yuva yapar ve bölgedeki böcek ve balıkları avlar. Diğerleri ise göçmendir ve sazlığı yalnızca kendi yaşam alanları yaşamı destekleyemeyecek kadar soğuk ya da kuru olduğunda ziyaret ederler.
Avustralya’nın tuzlu su sazlıkları tuzlu su timsahlarına ev sahipliği yapmaktadır. Bu devasa sürüngenler genellikle yağışlı mevsimi tatlı su bataklıklarında ve nehirlerde geçirir ve kurak mevsimde tuzlu su sazlıklarına göç eder. Bu timsahlar balıkların yanı sıra sulak alanlardan geçebilecek kanguru, kuş ve yaban domuzu gibi daha büyük hayvanları da avlar. Tuzlu su timsahları insanlar için de tehdit oluşturduğundan, birçok Avustralya plajında belirli mevsimlerde yüzücüler için sıkı uyarılar vardır.

Yarı Sazlıklar
Yarı sazlıklar daha derin sularda bulunur ve su altında kalan bir bitki topluluğu ile serpiştirilmiş, gelişmekte olan ve/veya yüzen yapraklı bitki örtüsünün açık bir karışımı ile karakterize edilir. Batık komüniteler, gölet otları, tilkikuyruğu bitkisi ve yabani kereviz ( su kerevizi) gibi türlerden oluşabilirken, emergent veya yüzen yapraklı grup, geniş yapraklı su kamışı ya da hasır otu, beyaz nilüfer gibi daha derin su türlerini içerebilir. Ortaya çıkan ve yüzen yapraklı türlerin açık su ile birleşimi, suya bağımlı birçok kuş ve amfibi için ideal beslenme ve barınma koşulları yaratır. Zengin bitki örtüsü aynı zamanda genç balıklar için olağanüstü bir yuva sağlar ve besin ağının kritik bir parçası olan zooplankton ve böcekler için harika bir üretim alanıdır. Yarı sazlıklar çok değerli olduğundan ve çok çeşitli türler için yaşam alanı sağlayabildiğinden korunmalı ya da gerekli durumlarda eski haline getirilmelidir. Su ve bitki yaşamının hassas ama önemli dengesinin korunması amacıyla yıl boyunca su seviyelerinin manipüle edilmesi için setler ve su kontrol yapıları kullanılır.

Sazlık Çayırlar
Sazlık çayırlar, kalıcı veya kalıcıya yakın doymuş topraklara sahip sulak alanlardır. Sazlıklar ve daha az doymuş topraklara sahip diğer sulak alanlar arasında bir geçiş bölgesi oluşturabilirler veya ıslak çöküntülerde ve hendeklerde veya yeraltı suyu deşarj bölgelerinin çevresinde oluşabilirler. Çayırlar, genellikle sazların ve otların hakim olduğu, nispeten az sayıda forbs (çimenlerin dışındaki otlar, geniş yapraklı çiçekli bitkiler) içeren ıslak otlaklardır. Bu habitatta bazı su kuşları, su yılanı gibi sürüngenler ve kurbağa gibi amfibiler de yaygındır.

Islak Çayırlar
Islak çayırlar, genellikle sazlık çayırlar ile mesic (orta derecede nemli ) çayırlar arasında yer alan bir ekosistemdir. Islak çayırlar, küçük bluestem (veya sakal otu), kır damlası gibi çeşitli çimler, yüksük otları gibi graminoidler ve çimenlerin dışındaki otsu bitkilerin bir karışımının hakim olduğu otsu sulak alanlardır. Islak çayırlarda bulunabilen hayvanlar arasında bazı serçe türleri, kısa kulaklı baykuş, bazı yılan türleri ve çakallar yer almaktadır.

Fundalıklar ve Sızıntılar
Fundalıklar ve sızıntılar toprağın yüzeyine “sızan” yeraltı suları tarafından beslenen sulak alanlardır. Bu sulak alanlarda bulunan bitki örtüsü türü, su kimyasına ve pH seviyesine bağlıdır. Fundalıklar tipik olarak kireçli veya dolomitik topraklardan veya ana kaya bölgelerinden çıkan yeraltı suları nedeniyle alkalidir ve ölü bitki materyalinden oluşan bir turba tabakası içerirler. Fundalıklar, Parnassus otu (bataklık yıldızı), bataklık lobelyası veya bazı hasırotları gibi otsu bitki örtüsünün hâkimiyetindedir, ancak çalı beşparmakotu türleri veya söğütler gibi ağaçlar veya çalılar da içerebilir.
Sızıntılar tipik olarak yamaçların veya buzul morenlerinin tabanı boyunca, suyun doymuş topraklardan veya bir kaynaktan çıktığı yerlerde bulunur. Genellikle küçük olan bu alanlarda mücevher otu, yer bademi ve bataklık kadife çiçeği gibi bitkiler bulunur.

Sulak Alan Ekosistemleri ve Sulak Alanların Önemi

Turbalıklar
Bataklıklar ve sazlıklar genellikle sıcak iklimlerde bulunur. Turbalıklar, Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya’daki soğuk ve hatta Arktik (kuzey kutbuna ait olan) bölgelerde daha yaygındır. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Sierra Nevada sıradağları gibi daha sıcak bölgelerde yüksek rakımlarda bulunurlar. Su tablasının veya yeraltı suyunun üst yüzeyinin yüksek olduğu alanlarda turbalıklar gelişir. Bir su birikintisi gölü yavaş yavaş bitki kalıntılarıyla dolduğunda bir turbalık oluşur. Büyük bitkilerin yaprakları, kökleri ve gövdeleri gölün yatağında birikir. Göl sığlaştıkça, gölün kenarları boyunca büyüyen yosunlar (sphagnum yosunları ) ve diğer bitkiler suyun içine doğru uzanır. Su yüzeyinde gevşek, yüzen, karışık bir bitki örtüsü tabakası oluştururlar. Sonunda bu bitkileri suyu seven otlar ve sazlar takip eder. Çok geçmeden su bitki örtüsüyle boğulur. Bataklığın dibindeki en eski, kısmen çürümüş bitki örtüsü turba adı verilen kalın, süngerimsi bir örtü oluşturur.
Turba, dünyanın birçok yerinde değerli bir yakıttır. Genellikle bir fosil yakıt olan kömürün (kömürdeki fosiller sulak alan bitkileridir) oluşmasındaki ilk adımdır. Bataklıkların yakınında yaşayan bazı insanlar turba kareleri kesip kuruturlar. Bu parçalar ısınmak ve yemek pişirmek için yakılır veya binaları yalıtmak için kullanılır. İrlanda’da turba, ülkenin elektrik enerjisinin bir kısmını sağlamaktadır. Bununla birlikte, turba bataklıkları bitki kalıntılarından daha fazlasını korur. Avrupa ve Asya’daki turbalıklarda düzinelerce tarih öncesi insanın cesedi bulunmuştur. Bu “bataklık cesetleri” binlerce yıl boyunca korunmuştur. Bataklık cesetleri o kadar mükemmel durumdadır ki antropologlar kıyafetleri, dövmeleri ve saç rengini inceleyebilir ve hatta ölüm nedenini araştırabilirler. Bataklıklarda bulunan insanların çoğu öldürülmüştür, ancak tarihçiler ve antropologlar onların dini bir ritüelin parçası olarak mı öldürüldüğünü yoksa kurban mı edildiklerini tartışmaktadır.
Bazı turbalıklar bir kişinin ağırlığını taşıyabilir. Bunlara sallanan turbalıklar denir, çünkü bir kişi süngerimsi turba üzerinde yürüdüğünde yüzey sallanır. Serin ve nemli bir iklime sahip olan İrlanda adasında yüzlerce sallanan bataklık vardır.
Diğer sulak alanların aksine, turbalıklar tarımsal açıdan verimli değildir. Toprak ve sudaki asit miktarı genellikle bataklık veya sazlıklardakinden daha yüksektir. Besin maddeleri, özellikle de azot kaynağı düşüktür. Turbalıklarda sadece belirli bitki türleri yetişebilir. Turbalıkların ıslak, asidik topraklarında hasat edilen birkaç bitkiden bazıları kızılcık ve yaban mersinidir. Bitkiler ototrof canlılardır, yani havadan, sudan ve güneş ışığından kendi besinlerini üretebilirler. Birçok turbalık bitkisi, besin kaynaklarını genişleterek toprak ve sudaki yetersiz besin maddelerine uyum sağlamıştır. Turbalıklarda yaygın olan etobur (etçil) bitkiler böcekleri yakalayıp tüketen böcek ya da sinekkapanlar ve ibrik otlarıdır.
Sınırlı bitki türleri nedeniyle turba bataklıkları, diğer sulak alan türlerinde yaygın olan biyolojik çeşitliliğe sahip değildir. Tüm sulak alanlarda yaygın olan böcekler arasında kelebekler ve yusufçuklar bulunur. Bu böcekler turbalık çiçeklerindeki nektarla beslenirler. İrlanda’da bataklıklarda bulunan düzinelerce yerli kelebek vardır. Daha büyük hayvanlar bulmak alışılmadık bir durum olsa da, kaz ve sülün gibi kuşlar da turbalıkta yuva yaparlar. Kuzey Amerika’da geyikler, turbalık habitatlarında yaşayan birkaç büyük hayvandan biridir. En büyük geyik türü olan Alaska geyiği ya da Alaska sığını, nilüferler gibi su bitkilerini tüketir.

Haliçler
Haliçler, tipik olarak nehirlerden gelen tatlı suyun okyanustan gelen tuzlu su ile buluştuğu yerlerde bulunan, kısmen kapalı kıyı suları kütleleridir. Nehirlerin gelgit ağızları gibi, haliçler ve çevredeki topraklar karadan denize geçiş yeridir. Genellikle koylar, lagünler, limanlar veya fiyortlar olarak bilinirler. Haliçler, ekolojik, ekonomik ve kültürel açıdan vazgeçilmez mal ve hizmetler sağlayan önemli ekosistemlerdir.
Ekolojik olarak, haliçler sadece denizin fidanlıkları değildir ve birçok deniz organizması için yaşam alanı sağlar. Balıklar, memeliler, kuşlar ve diğer yaban hayatı gibi ama aynı zamanda karasal akışla taşınan tortu ve kirleticilerin çoğunu filtreleyen doğal bir tampon görevi görerek sonuçta hem insan hem de deniz yaşamına fayda sağlayan daha temiz su yaratır. Ekonomik olarak haliçler, önemli balıkçılığı, turizmi ve diğer ticari faaliyetleri destekler ve nakliye, ulaşım ve endüstri için hayati önem taşıyan limanlar ve limanlar gibi önemli kamu altyapılarını geliştirir.
Kültürel olarak haliçler genellikle rekreasyon, ticaret, bilimsel araştırma ve eğitim ve estetik zevk için odak noktalarıdır. Büyük küresel şehirlerin üçte ikisinden fazlası haliçlere dayandığından, haliçlere yönelik en büyük tehditler insan faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Doğal kaynakların aşırı kullanımı ve kontrolsüz su havzaları ve arazi kullanım uygulamalarından kaynaklanan stresler, su kalitesinin bozulmasına, zararlı alg çoğalmalarına, verimsiz balıkçılığa, biyolojik çeşitliliğin kaybına ve diğer birçok sağlık ve doğal kaynak sorununa neden olmuştur.

Sulak Alan Ekosistemleri ve Sulak Alanların Önemi

Sulak Alanlar Hayati Ekosistemlerdir

Sulak alanlar, dünyadaki en değerli ekosistemlerden bazılarıdır. Ülkemizdeki sulak alanların sayısı 105’tir. Göksu deltası, Manyas Kuş gölü, Salda gölü, Uluabat gölü, Kızılırmak deltası, Gediz deltası, Adana Yumurtalık lagünü, Acarlar Longoz Ormanı, Nemrut gölü (Nemrut kalderası), Erzurum Bataklıkları, Trabzon’da bulunan Ağaçbaşı Turba Bataklığı Türkiye’nin önemli sulak alanları arasındadır.
Sulak alanlar dev süngerler veya rezervuarlar gibi davranırlar. Şiddetli yağmurlar sırasında sulak alanlar fazla suyu emerek sellerin etkilerini sınırlar, doğal taşkın kontrolü sağlar. Sulak alanlar aynı zamanda kıyı bölgelerini kırılgan sahilleri ve kıyı topluluklarını silip süpürebilecek fırtına dalgalarından korur. Tuzlu su bataklıkları ve gelgit tuzlu bataklıkları, kıyı toprağının ve kumunun korunmasına yardımcı olur.
Sulak alan ekosistemleri ayrıca iç göllerde ve akarsularda suyu temiz tutmak için kirleticileri emen doğal su arıtma tesisleri olarak da işlev görür. Bir sulak alanın bitkileri, mantarları ve algleri suyu filtre eder ve arındırır. Nitratlar ve diğer akıntı kimyasalları genellikle kentsel alanlardan ve çiftliklerden sulak alanlara akar. Buradaki organizmalar zararlı kimyasalları emer. Bitkiler tarafından emilmeyen kirleticiler, kum ve diğer tortulara gömüldükleri yerde yavaşça dibe batarlar.
Sulak alanlar, özellikle bataklıklar ve sazlıklar, çok çeşitli bitki ve hayvan yaşamına ev sahipliği yapar. Karides gibi bazı hayvanlar gelgit bataklıklarında yaşar. Çizgili levrek gibi birçok deniz balığı yumurtlamak için kıyıdaki sulak alanlara girer. Levrek, yumurtalarını bırakmak için okyanustan tuzlu sazlıklara yüzer. Yumurtalar çatladığında, genç levrek çimenlerde veya ağaç köklerinde bol miktarda yiyecek ve bir miktar koruma bulur. İstiridyeler tuzlu sazlıklarda devasa resiflerde yaşarlar. Bu sulak alanların tümü ekonomik açıdan değerli balıkçılığa ev sahipliği yapmaktadır.

Sulak Alanların Ekonomik Önemi

Sulak alanlar insanlar için ekonomik açıdan önemlidir. Avlanma, yürüyüş, kano ve kuş gözlemciliği gibi eğlence etkinlikleri için popüler yerlerdir. Örneğin, Amerikalılar her yıl sulak alanla ilgili eğlence faaliyetlerine 100 milyar dolardan fazla harcamaktadır. Dünya çapında ticari olarak hasat edilen balık ve kabuklu deniz hayvanlarının %75’inden fazlası sulak alanlarla bağlantılıdır.
Tarihin büyük bir bölümünde sulak alanlar çorak alanlar olarak görülmüştür. Gelişimi kolay kolay desteklemezler. Toprak ıslak, süngerimsidir ve üzerine bina inşa etmek zordur. Sulak alanlar ayrıca sivrisineklerden timsahlara kadar zararlılara da ev sahipliği yapar. Yakın zamana kadar sulak alanların kurutulması bir uygulama olarak kabul edilmiştir. Kurutulmuş sulak alanlar tarım, konut, sanayi, okullar ve hastaneler için alan sağlamıştır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nin başkenti Washington D.C. Potomac ve Anacostia nehirleri boyunca drene edilmiş bir sulak alan üzerine inşa edilmiştir. ABD’deki sulak alanların neredeyse yarısı kalkınma için yok edilmiştir. Drenaj ve turba hasadı İrlanda ve İskandinavya’daki sulak alanları yok etmiştir.
Sulak alanlara bağımlı olan birçok balık nadir hale gelmiştir. Bu türlerden pisi balığı, alabalık ve levrek gibi bazıları ticari açıdan önemlidir. Tatlı su ve okyanus balıkçılığı, yeni nesil balıklara yaşam alanı sağlamak için sulak alanlara bağlıdır. Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere dünyanın bazı bölgelerinde sulak alanları değiştirmek veya yok etmek artık yasalara aykırıdır. Yönetim planları ve daha katı yasalar aracılığıyla insanlar kalan sulak alanları korumaya ve tahrip edildikleri alanlarda yeniden yaratmaya çalışmaktadır.

Kaynakça:

https://education.nationalgeographic.org/resource/wetland/
https://gl.audubon.org/news/what-wetland-and-other-habitats-great-lakes-birds-need
https://www.meteorologiaenred.com/tr/humedales.html
https://www.epa.gov/wetlands/why-are-wetlands-important
https://www.tarimorman.gov.tr/DKMP/Menu/31/Sulak-Alanlar
https://www.yesilaski.com/sulak-alanlar-ve-dogaya-sagladiklari.html
https://sutema.org/sulak-alan-ekosistemleri-ve-onemi

Yazar: Müşerref ÖZDAŞ

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmek Mesajları Oku