Sultan 1. Ahmet tarafından İstanbul’daki tarihi yarımadada 1609’da yaptırılmaya başlanan camii 2 Haziran 1616’da açılmıştır. Başta padişah olmak üzere, devlet erkanı açılış için bir araya gelmiş, camii yanına kurulan otağlarda devletlilere büyük bir ziyafet verilip, açılış dualarla yapılmıştır.
Mimar sedefkâr Mehmet Ağa(Mimar Sinanın çırağıdır.)ya yaptırılan camii, mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezenmiş, yarım kubbeleri ve büyük kubbesinin iç kısmı da gene mavi ağırlıklı kalem işleriyle süslenmiştir. Ve bu özelliğinden ötürü de Avrupalılarca “Mavi Cami (Blue Mosque)” olarak adlandırılmaktadır. Ayasofya’nın 1934 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle, İstanbul’un ana camii konumuna ulaşmıştır. Camii külliyesiyle birlikte İstanbul’daki en büyük yapı komplekslerinden biri olma özelliğini taşımaktadır. Bu külliye bir camii, medreseler, hünkar kasrı, arasta*, dükkânlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan oluşmaktadır
Mimarî
Yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkate şayan önemli bir yanı, 20.000 i aşkın İznik çinisiyle bezenmiş olmasıdır. Bu çinilerin süslemelerinde sarı ve mavi tonlardaki geleneksel bitki motifleri kullanılması, yapıyı sadece bir ibadethane olmaktan öteye taşımaktadır. Camiinin ibadethane bölümü 64×72 metre boyutlarında inşa edilmiştir. 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin yarı çapı ise 23,5 metredir.
Caminin içi 260 pencere ile aydınlatılmış, yazıları ise bir pirinç tanesinin üzerine İhlâs-ı Şerif yazdığı için, inceliği sebebiyle, toz gibi manasına gelen ‘Gubarî ‘ lakabıyla anılan Diyarbakırlı Seyyid Kâsım tarafından yazılmıştır. Türkiye’nin altı minareli ilk camisi halk tarafından Yeni Camii olarak adlandırılmıştır. Eminönündeki Yeni Camii yapılana dek bu adla anılmış sonradan Sultanahmet adını almıştır.
Yazar:Tuğba Şen