Bilişsel gelişim ve zekâ birbirini destekleyen iki kavramdır. Bilişsel gelişim arttıkça zekâ gelişecek, zekânın düzeyi ise yeni bilişsel gelişimlere yön verecektir. Bilişsel etkinlik arttırıldıkça zekâ bundan olumlu yönde etkilenecektir.
Çocuklar ne kadar çok uyarıcıyla karşı karşıya kalırsa bu onların yeni bilişsel şemalar oluşturmasını sağlayacak böylelikle de zekâ gelişimi desteklenmiş olacaktır.
Fakat çocukların aynı yaş düzeyinde aynı gelişim seviyesinde olmaları beklenmemelidir. Bireysel farklılıkları oluşturan genetik faktörler, aile, sosyoekonomik durum, beslenme vb. nedenlerle her çocuktaki gelişim ayrı ayrı incelenmeli, aynı yaş düzeyindeki çocuklar birbiriyle gelişimsel olarak kıyaslanmamalıdır. Örneğin bazı çocuklar yaşıtlarından daha erken konuşmaya başlamakta bazıları daha erken yürümekte veya matematiksel mantıksal işlemlerde yaşıtlarından daha ileri seviyede olmaktadır. Tüm bunlar kalıp davranışlar olarak görülmemeli ve her bireyden aynı performans beklenmemelidir.
Çocuklardaki matematiksel, mantıksal, işlemsel ilerlemeler bu kavramların düzeysel değişiklikleri bizi zekâ kavramına götürür.
Zekânın Tanımları
Zekâ insan beyninin karmaşık çalışmalarını ortaya koyan bilinçli davranış örüntüleridir. Zihinsel fonksiyonlarımızın yürütücü mekanizması, bilinçli davranış ürünü olarak da tanımlanabilir. Zekâ denilince çabuk öğrenme, kolay kavrama, yaratıcılık, mantıksal çıkarımlar yapabilme, bilgileri ilişkilendirebilme gibi kavramlar karşımıza çıkmaktadır.
Binet için zekâ iyi akıl yürütme, iyi hüküm verme, kendini aşma kapasitesi iken Welshler’e göre bireyin amaçlı davranma, mantıklı düşünme ve çevresiyle ilişkilerinde etkili olma kapasitesinin tümü, Thorndike için ise zekâ birçok düşüncesel yeteneğin karışımıdır. Piaget ise zekâyı çevreye uyum sağlayabilme yeteneği olarak tanımlamıştır.
Zekâyı Belirleyen Faktörler
Bilim çevreleri her ne kadar zekânın kalıtsal mı çevresel mi olduğu konusundaki tartışmasını devam ettirmekte ise de günümüzde zekânın kalıtım ve çevrenin ortaklığında belirlendiği kabul görmektedir.
Kalıtım, zekânın doğuştan gelen bir özellik olduğunu ve genetik faktörler tarafından belirlendiğini öne sürer. Gerçekten de kalıtım zekânın şekillenmesinde önemli bir paya sahiptir. Çocuk anne ve babanın zekâ potansiyeline benzer bir potansiyelle dünyaya gelir. Her ne kadar kalıtım önemli bir paya sahip olsa da tek başına yeterli değildir.
Çevre, çocuk doğuştan getirdiği potansiyeli açığa çıkaracak ve zenginleştirecek ortamlara ihtiyaç duyar. Ne kadar zengin uyarıcılara maruz kalırsa bu zekâ gelişimini destekleyecektir. Zekânın çevresel etkilerle artı eksi 10-15 puan fark edebileceği öne sürülmektedir. Özellikle zekâ gelişiminin hızlı olduğu ilk çocukluk döneminde çocuğun zengin uyarıcılarla muhatap olması çok önemlidir.
Birçok araştırma çocukluk döneminde anne babanın ilgisinin ve çocuğun maruz kaldığı olumlu uyaranların zekâ gelişimine olumlu etkilerinden söz etmektedir.
Zekânın %75’lik kısmı çocukluk yıllarında gelişirken zekâ gelişim hızı ilerleyen yaşlarda azalmakta hatta ileriki yaşlarda gerilemeye başlamaktadır.
Araştırma sonuçları sorumlu ve ilgili anne babaların çocuklarının daha zeki olduğunu, ilk doğan çocukların ailede görmüş oldukları yoğun ilgiden dolayı zekâ gelişim düzeylerinin arttığını ortaya koymuştur. Farklı çevresel koşullarda bulunan tek yumurta ikizlerinin zekâlarının da farklılık gösterdiği savunulmaktadır.
Toplumdaki zekâ dağılımına göz atılacak olursa insanların sahip olduğu zekâ düzeylerinin ortalama 100 olmak üzere 90 ve 110 arasında değiştiği görülmektedir. Zekâ düzeylerinin çan eğrisine uygun dağılım gösterdiği gözlenmekte ve bireylerin %50’sinin normal zekâya sahip olduğu görülmektedir.
Zekâ Türleri
1)Sözel zekâ: Bu zekâya sahip çocuklarda dili etkili kullanma, okuma yazma, başkalarıyla konuşma yeteneği görülür. Dinleyerek öğrenirler, kelimeleri başarılı şekilde kullanırlar. İyi yazarlar, iyi anlatırlar, kelime oyunlarından ve kitap okumaktan zevk alırlar. Dil öğrenme kapasiteleri yüksektir.
2)Matematiksel-mantıksal zekâ: Sayıları kullanma, sonuç çıkarma yetenekleri yüksektir. Neden-sonuç ilişkileri kurmakta ve problem çözümlerinde başarılıdırlar. Eleştirel düşünme ve muhakeme yetenekleri gelişmiştir. Soyut şeylerden hoşlanırlar, tümevarım ve tümdengelim mantıklarını etkili biçimde kullanırlar. Neden ve nasıl sorularını çok sorarlar, sorgulama yapmayı önemserler.
3)Müziksel-ritmik zekâ: İşiterek öğrenirler. Seslere karşı hassastırlar. Şarkı söyleme, şarkı yapma, beste yapma konularında başarılıdırlar. Müziksel örüntüleri kolaylıkla kavrarlar. Sürekli şarkı mırıldanır, müziği hayatın her noktasına yayarlar.
4)Görsel-uzamsal zekâ: Görerek ve gözlemleyerek öğrenirler. Hayal güçleri gelişmiştir. Görsel destekleyicilerden, video, resim, fotoğraf gibi şeylerden hoşlanırlar. Grafik, harita, şekil yorumlama yetenekleri gelişmiştir. İmgeler ve canlandırmalar kullanırlar.
5)Bedensel-kinestetik zekâ: Duygularını vücutları aracılığıyla aktarma yetenekleri gelişmiştir. Fiziksel aktivitelerden hoşlanırlar. Sürekli hareket etmek isterler. Çevresini hareket ederek, dokunarak inceler. Zihin vücut koordinasyonları güçlüdür. Oturdukları yerde dâhi elleri kolları duramaz.
6)Kişiler arası-sosyal zekâ: Diğer bireylerdeki ruh halini, duygu ve düşünceleri kolaylıkla fark ederler. Çabuk arkadaş edinirler, başkalarıyla vakit geçirmekten hoşlanırlar. Empati yetenekleri gelişmiştir. Grup çalışmalarında başarılıdır. Grup içinde lider pozisyondadır, organizasyon yetenekleri gelişmiştir.
7)Kişisel-içsel zekâ: içe dönük ve düşüncelidir. Yalnızlıktan hoşlanırlar. Bireysel çalışmayı tercih ederler. Kendileri hakkında doğru algıları vardır. Hayalcidirler. Düşünme yetenekleri gelişmiştir. Güçlü ve zayıf yanlarını bilirler. Kişisel hedefler koyabilirler.
8)Doğacı-varoluşçu zekâ: Doğaya karşı duyarlıdır. Açık havada çalışmaktan hoşlanırlar. Doğa yürüyüşlerini severler. Canlılara, bitkilere ilgi duyarlar. Seyahat etmeyi ve belgesel izlemeyi severler.
Kaynakça:
http://megep.meb.gov.tr/mte_program_modul/modul_pdf/141EO0004.pdf
Yazar:Özlem Yüksel