Pablo Picasso’nun Mavi Dönem’e (1901-1904) denk gelen, Paris’e taşındığı dönemde sanatçının birçok eseri bir dizi halinde ortaya çıkmıştır. Dönemin adı kullanılan pigmentin (Prusya Mavisi) baskınlığını temsil eder. Bu umutsuzluk rengi, mavi dönemindeki tüm yapımlarına eşlik etmiş ve yaratıcı yaklaşımında bir dönüm noktası olmuştur.
Yüzlerce yıl boyunca mavi pigmentler nadir ve pahalı bir ürün olmuştur. Fiyatı genellikle altından daha yüksektir ve sanatçılar onu genellikle ilahi tasvirler için ayırmıştır. Raphael’in bile büyük miktarlarda almaya gücü yetmemiştir, bunun yerine göz kamaştırıcı bir son kat için saklamıştır. Prusya mavisi ilk modern sentetik pigmenttir. Bir zamanlar Mısır mavisi olarak bilinen bir pigment eski Mısır’da binlerce yıldır kullanılmış; Romalılar buna caeruleum adını vermişlerdir. Ancak Roma İmparatorluğu çöktükten sonra pigment pek kullanılmamış ve sonunda nasıl yapıldığının sırrı kaybolmuştur. (Bilim insanları o zamandan beri bu süreci nasıl yeniden yaratacaklarını bulmuşlardır.) Prusya mavisi keşfedilmeden önce ressamlar koyu mavi tonlar için çivit boyası, smalt veya lapis lazuli’den (laciverttaşından) yapılmış pahalı lacivert, koyu mavi tonlar kullanmak zorunda kalmıştır.
Prusya mavisinin ilk kez 1706 civarında Johann Jacob Diesbach adlı Berlinli bir boya üreticisi tarafından tesadüfen sentezlendiğine inanılmaktadır. Diesbach, potas, ferrik sülfat ve kurutulmuş kırmız böceği (koşineal) boyası karışımını içeren kırmızı bir pigment yapmaya çalışmıştır. Ancak kullandığı potasın kanla kirlenmiş olduğu anlaşılmıştır; parmağın kesilmesi veya benzeri küçük bir yaralanmadan kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Ardından gelen reaksiyon, kendine özgü mavi renkli bir demir ferrosiyanür oluşturmuştur. Bu sentetik mavi sentezlendiğinde her şey değişmiş, canlı, kararlı ve nispeten ucuz renk kısa sürede tüm Avrupa’da popüler olmuştur, Prusya ordusunun askerlerinin ceketlerini bu renkle boyaması nedeniyle buna Prusya mavisi ((Berlin mavisi adıyla da bilinir) adı verilmiştir. Yüksek renklendirme gücü ve soğuk yoğunluğuyla bu pigment favori olmaya devam etmiştir.
Prusya mavisinin kullanıldığı bilinen en eski tablo Pieter van der Werff’in İsa’nın Gömülmesi (1709) tablosudur, Jean-Antoine Watteau’nun The Embarkation for Cythera (1717) adlı eserinde de görülür ancak tarif 1734’te yayınlanmıştır ve Prusya mavisi kısa sürede sanatçılar arasında yaygınlaşmıştır. Vincent van Gogh’un “Yıldızlı Gece” tablosu da pigmentin kullanıldığı en ünlü eserler arasında yer alan pigment, Kanagawa Açıklarındaki Büyük Dalga (1831) gibi ünlü eserleriyle Hokusai’nin çalışmalarında devrim yaratmış ve Picasso’nun Mavi Dönemi’nin (1901-1904), ruh halini belirlemiştir. Pablo Picasso’nun sanatsal kariyerinde belirleyici bir dönem olan Mavi Dönem (Periodo Azul), Picasso’nun kendi duygusal çalkantılarından ve mali sefaletinden ilham almıştır.
Paris’i Keşfetmesi ve Mavi Dönemin Başlaması
Picasso, 1899 civarında Carles Casagemas ile tanışmış ve yakın bir ilişki kurmuştur. Carles Casagemas i Coll, 27 Eylül 1880’de Barselona’da burjuva bir aile içinde doğan Katalan sanatçı ve yazardır. Pablo Picasso, Casagemas ile17 numaralı Riera de Sant Joan caddesinde ortak bir atölye kurmuştur ve ilk bilinenleri 1899 yılına dayanan çeşitli Casagemas portreleri yapmıştır. Ekim 1900’de Picasso ve arkadaşı, yeni takım elbiselerini giyerek, Uluslararası Sergi için açılışı yeni yapılan Orsay tren istasyonuna gitmişlerdir. Picasso, Son Anlar (Last Moments) adlı tablosunu sunmuştur. Henüz 19 yaşındayken, ressam Isidre Nonell’in yokluğunda Montmartre’de rue Gabrielle’de bulunan stüdyosunu devralmıştır. Picasso ve Casagemas, Montmartre’da gece aktivitelerinin ve genelevlerin olduğu bir bölgeye yerleşmişlerdir; bohem hayatı yaşamak ve geçici olarak Montmartre’ın gurbetçi Katalanlar grubunun bir parçası olmak istemişlerdir. Paris hayatı, müzeleri ziyaret etmek, çeşitli insanlarla buluşmak, aynı zamanda gece hayatı, sık sık kabarelere ve diğer keyifli mekanlara gidilmesiyle geçmiştir. Bu gezi sırasında Casagemas, daha çok Germaine olarak bilinen model Laure Gargallo’ya (kızlık soyadı) aşık olmuştur. Casagemas ile Germaine arasındaki asimetrik ilişki, aynı zamanda alkol tüketimini de önemli ölçüde artıran Casagemas’ın ruhsal durumuyla birlikte bozulmaya başlamıştır. Germaine, kendisine nişanlısı gibi davranan ama ilişkiyi hiçbir zaman tamamlamayan bu adama karşı duyduğu hayal kırıklığını gizlememiştir. Öyle ki bir keresinde Casagemas’la alay ettiğinde, Casagemas onu intihar etmekle tehdit etmiştir. Aynı yılın Noel’inde iki arkadaş Barselona’ya dönmüş ve ardından Casagemas’ın dikkatini dağıtmak bahanesiyle yeni yılı Malaga’da geçirmişlerdir. Aşk sorunlarını çözmek bir yana, birkaç hafta sonra iki arkadaşın yolları ayrılmıştır, Picasso Madrid’e (İspanya’nın başkenti) gitmiş, Casagemas da Barselona’ya kısa bir ziyaretten sonra tekrar Paris’e dönmüştür. Birbirlerini bir daha hiç görmemişlerdir. 1901 yılında Picasso’nun hayatında büyük bir dram yaşanmıştır. İspanya’ya dönen sanatçı, 17 Şubat’ta acı haberi almıştır. Bunalıma giren yakın arkadaşı Casagemas, Germaine Pichot ile yaşadığı mutsuz bir aşk ilişkisinin ardından Paris’te bir kafede (Boulevard de Clichy Bulvarı’ndaki Café de l’Hyppodrome’da) kendisini küçümseyen sevgilisini öldürmeye çalıştıktan sonra kendini sağ şakağından vurarak intihar etmiş, hayatını kaybetmiştir
Mavi Dönem
1901’deki yaşanan bu trajik olay Picasso’yu büyük bir üzüntüye, karanlık bir döneme sürüklemiş ve Mavi Dönem’in başlangıcı olmuştur. Yaşadığı yoksulluğa ek olarak, arkadaşının ölümü onu harap etmiş ve derin melankoliyle ilişkilendirilen bir renk olan mavi renkle bir dizi tablo yapmaya başlamıştır. 20 yaşından biraz daha büyük olan arkadaşının ölümünden birkaç hafta sonra Picasso, ölümüne tanık olmasa da ölümünü ve cenazesini resmetmeye başlamış, Mavi Dönem öncesi son eseri olan “Casagemas’ın Ölümü “adlı tablosunu tamamlamıştır. Tablodaki kırmızı ve sarının birleşimi, sıcak renk kullanımının geçici olarak sona erdiğini göstermektedir. O andan itibaren Picasso’nun resimleri kromatik bir tekdüzelikle, maviyle kaplanmıştır. Melankoli, hüzün ve umutsuzluğun bir rengi olan mavi, Picasso’nun içinde bulduğu umutsuzluk durumunu ifade eder. Mavinin tek renkli kullanımı, genellikle melankoli ve umutsuzluk duygularıyla ilişkilendirilen İspanya ve Fransa’daki Sembolist resimlerde yaygın olarak kullanılması, Picasso’nun İspanya’da bu sembolistleri gözlemlediği dönemden itibaren Mavi Dönem için ilham aldığını göstermektedir. 1901’in ikinci yarısından itibaren Casagemas’ın birkaç portresini daha yapmış ve 1903’te yapılan ve şu anda Cleveland Sanat Müzesi’nde sergilenen kasvetli alegorik yağlı boya tablo “La Vie” ile doruğa ulaşmıştır.
Mavi Dönem’in Simgesel Eserleri
Pablo Picasso, mavi dönem boyunca hem içerik hem de biçim olarak derin bir kayıp ve yas duygusu taşıyan sembolik, felsefi ve insani temaları ele alan birçok eser üretmiştir
Mavi Otoportre
Dönemin bir başka önemli eseri olan, 1901’den kalma ve Paris- Ulusal Picasso Müzesi’nde saklanan “Mavi Otoportre”, ressamın karanlık ruh halinin bir kanıtıdır. Oluşturulduğunda 20 yaşında olmasına rağmen, kendisini gergin, çökmüş yüz hatlarına sahip, yamalı ceketli ve asık suratlı, hüzünlü ifadeye sahip bir adam olarak tasvir etmiştir.
Oturan Kadın
1902 yılı aynı zamanda kilden yapılan, “Oturan Kadın” adlı ilk heykelinin oluşturulmasına da işaret eder.
İki Kız Kardeş (Buluşma)
1901’de Picasso, zührevi hastalıklar konusunda uzmanlaşmış bir doktor olan Louis Jullien ile tanışmıştır. Onun aracılığıyla Paris’teki Saint-Lazare’deki bir kadın hapishanesinin hastanesini ziyaret etmiş ve burada mahkumları uzun uzun gözlemlemiştir. Bu ziyaretler ressama ilham vermiştir. Çoğu fahişe olan hastaların yalnızlığı, onları hapishane ortamında tasvir eden resimlerin kaynağıdır; mavi dönemin karakteristik özelliği olan Picasso’nun eserlerinde zaten mevcut olan derin melankoli ile renklendirilmiştir. Bu tasvirlerin çoğu, bir Meryem Ana (Madonna) veya “Bakire ve Çocuk” ile karşılaştırılabilecek şekilde (mahkumların hapishanede çocuklarıyla birlikte yaşamalarına izin verilmektedir) kadın figürünü kutsallaştırmıştır. Petersburg’daki Hermitage Müzesi’nde saklanan “İki Kız Kardeş (Buluşma, 1902)” tablosunun örneği, El Greco’nun (1541-1614) yaptığı “Ziyaret” tablosunu anımsatmaktadır. Müzede, hapishanede zührevi hastalıklara yakalanan kadınların giydiği beyaz başlığın yer aldığı Picasso’nun bazı hazırlık çizimleri yer almaktadır. İki Kız Kardeş (Buluşma), Picasso’nun günlük gerçekliği Hıristiyan ikonografisiyle nasıl harmanladığını gösteren bir örnektir. Buluşma, Tanrı’nın Annesi Meryem ile Vaftizci Yahya’nın annesi arasındaki buluşmayı ifade etmektedir. Kadınların duruşu ve beden hareketleri, sanatçıların ziyareti tasvir etme biçimlerinden türetilmiştir; mavi renk ise Tanrı’nın Annesi Meryem’i sembolize etmektedir.
Son Anlar
Picasso, Mayıs 1903’te, “Son Anlar” adlı daha önce (1900’de) yapmış olduğu tablosunu yeniden boyayıp çift temasını işleyen mavi dönemin sembolik bir temsiliyle kaplayarak birkaç yıldır aklında olan bir kompozisyonu gerçekleştirmiştir. Böylece arkadaşını kaybettikten sonra sanatçının içinde yaşadığı içsel acıya tanıklık eden Hayat (La vie) adlı tablo ortaya çıkmıştır.
Hayat (La Vie)
Mavi dönemin en simgesel tablolarından biri, Picasso’nun kasvetli bir ruh hali ve duygusal izolasyon duygusuyla karakterize edilen Mavi Dönemi’nin özünü yakalayan, varoluş döngüsünün alegorisini anlatan Hayat (La Vie, 1903) adlı eserdir. Akademisyenler tarafından doğum, ölüm ve kurtuluşa, günlük yaşamın sorumluluklarına, cinsel aşkın uyumsuzluğuna ve sanatsal yaratıcılığın ardındaki mücadelelere alegorik bir gönderme olarak yorumlanan eser derin bir melankoli duygusu içerir ve bu, sanatçının diğer erken dönem eserlerinden daha fazla gizeme yol açar. Sonsuz bir döngüyü betimleyen bu tablo, mise en abyme (Batı sanatında, bir görüntünün küçük bir kopyasını daha büyük bir kopyanın içine yerleştirmeye yönelik resmi bir teknik) üzerine çoklu bir oyunu ortaya koyar. Çıplak bir çift ve kucağında bir bebek taşıyan sabahlıklı bir kadın, çaresizlik içinde çömelmiş figürleri tasvir eden iki tablonun önünde durmaktadır. Zorlayıcı kompozisyon, sıkıştırılmış alan, katı ifadeler ve ağırlıklı olarak mavi tonlar, Picasso’nun Mavi Döneminin eserlerinin karakteristik özellikleridir. İlginç bir alt konu da bu sanatsal başyapıtın bir otoportre olarak tasarlandığı gerçeğidir. X-ışını analizi, merkezdeki figürün aslında yüz hatlarının Picasso olduğunu, sonradan hayatını kaybeden arkadaşı Casagemas’ın yüz hatlarına dönüştürdüğünü ortaya koymaktadır; bu durum, resme hazırlık olarak yapılan ön çizimlerle de kanıtlanmaktadır.
Yaşlı Gitarist
X-ışını analizindeki son gelişmeler, geçmişin ünlü tablolarının gizli niyetlerini ve orijinal konseptlerini ortaya çıkarmada çok önemlidir. Teknolojideki bu gelişme, Picasso’nun bu dönemde yaptığı bir başka ünlü çalışmayı daha gözler önüne sermekte ve vurgulamaktadır. Yaşlı Gitarist (1903), Picasso’nun yoksul alt sınıf tasvirlerini ağırlıklı olarak mavi bir tonda çağrıştıran bir başka örnektir. X-radyograflar ve kızılötesi reflektogramlar gibi nispeten yeni gelişmeler, Chicago Sanat Enstitüsü’ndeki araştırmacıların, altta yatan zeminin hem kökenine hem de anlamına dair ipuçları bulmasına olanak tanımıştır. Picasso’nun Yaşlı Gitarist’i tamamlamadan önce arkadaşlarına gönderdiği bazı eskiz ve mektuplarda yer alan bazı gizli unsurlar, bu mektuplarda anlatılan fikirler ve çizilen eskizlerle esrarengiz bir benzerlik göstermektedir. Başyapıtının son taslağının altında keşfedilen iki ana kompozisyon vardır. Analiz sonucunda, ilk kompozisyonda bir anne ve çocuğun yer aldığı ve annenin sağ kolunu çocuğun arkasına uzattığı görülür ki bu da mektuplardaki eskizlerden biriyle eşleşmektedir. Buna ek olarak, hem bir buzağı hem de bir inek kafası vardır ve inek görünüşe göre buzağının kafasını yalamaktadır. Bu tam olarak Picasso’nun mektubunda tarif ettiği şey gibi görünmektedir, ancak fikir bir arkadaşına bahsetmeye değer olmasına rağmen ilk resimden neden vazgeçtiğini kimse bilmemektedir. İkinci kompozisyonda ise Yaşlı Gitarist’in altındaki gizli unsurlar ile Picasso’nun yeni yaptığı eskiz arasında karşılaştırma yapılmıştır. Kollarını uzatmış yalvaran bir kadının bu pozu, röntgen analizinden de görülebilmektedir. Araştırmacılar, bu kompozisyonun, alt sınıftan bir vatandaşı gitarıyla tasvir etme niyetinden dolayı muhtemelen bu çizimle daha yakından bağlantılı olduğunu öne sürmektedir.
Çift ve Celestina
1904’te “Çift (diğer adı Sefiller’dir, Merzbacher Sanat Vakfı’nda bulunmaktadır) ve ikinci adı “Saldırıya Uğrayan Kadın” olan “Celestina” adlı eseri Picasso’nun çalışmalarında yeni temalar ve estetik bir değişimle birlikte bir evrimin habercisi olmuştur.
Tutumlu Yemek ve Kör Adamın Yemeği
Körlük, Picasso’nun mavi döneme ait eserlerinde, Kör Adamın Yemeği’nde (1903, Metropolitan Sanat Müzesi), Celestina’nın Portresi’nde (1904) ve ünlü gravür The Frugal Repast’ta (Tutumlu Yemek, 1904) temsil edilen tekrarlayan bir temadır. Diğer sık görülen temalar arasında çıplak kadın ve çocuklu anneler, fahişeler, dilenciler, mahkumlar, sarhoşlar, sakatlar, açlar, hastalar ve yoksullar yer alır.
Mavi dönemin diğer bazı eserleri arasında Çorba (1902), Mavi Çıplak (1902), Trajedi (1903), Yoksulların Yemeği (gravür,1904) yer almaktadır.
Mavi Dönemin Başlangıcına Dair Düşünceler
Mavi dönemin ne zaman başladığı konusunda bir netlik yoktur ancak Picasso’nun kendisi “Casagemas’ın ölümünü öğrendiğimde mavi renkte resim yapmaya başladım” demiştir. Bununla birlikte sanat tarihçisi Helene Seckel, Casagemas Paris’te intihar ettiğinde Picasso’nun orada olmadığını, olayların kronolojisini gözden kaçırılmaması gerektiğini, bu dramatik olayın, ölen kişinin birkaç portresiyle birlikte tablosunda ancak sonbaharda ortaya çıktığını söylemektedir. Mavi renk kullanımı, Picasso’nun başka renk satın alamayacak kadar fakir olmasının yanı sıra geceleri lamba ışığında çalışma alışkanlığına bile bağlanmıştır. Ünlü Psikolog Carl Jung bir zamanlar bunu yeni başlayan bir şizofreninin kanıtı olarak değerlendirmiştir. Picasso, gözyaşlarıyla lekelenmiş balmumu yüzleri ve kanla kaplı vücutlarıyla acı çeken ölenleri tasvir eden İspanyol dini resimlerinden bilinçaltında bazı etkiler almış olabilir. Mavinin çağrışımlar açısından zengin olması ve zamanın birçok sanatçısının favorisi olması nedeniyle, kökenlerin çok daha karmaşık ve Picasso’nun sanatsal hedefleriyle bağlantılı olduğuna yaygın olarak inanılmıştır. Picasso, varsayılan anlamlarını gerçekten gösteren birçok ünlü eser üretmiştir.
Picasso bu dönemde çevresindeki sanatsal etkilere de çok açıktır ve bu yıllardaki olaylar (Fauve eserlerinin, özellikle de Henri Matisse’inkilerin sergilenmesi) onun üzerinde büyük bir etki göstermiştir. Picasso, Paris’teki Fauve (ortak ilgi alanlarına sahip Fransız ressamlardan oluşan bir grup, Matisse ve Derain’in öncülük ettiği Fovizm hareketi ) ressamlarının yeni avangard gelişmelerine, kendisi de yeni yönler keşfederek ve çığır açan tarzını yaratarak karşılık vermiştir.
Picasso, Mavi Dönemde ağırlıklı olarak ressam olarak çalışırken, aynı zamanda Mavi Dönem tarzında olağanüstü gravürler de oluşturmuştur. Bu harika gravürler genellikle “Kucaklaşma” ve “İki akrobat (Palyaço ve Arkadaşı)” gibi ünlü Picasso tablolarının görsellerinden oluşturulmuştur. Picasso ayrıca bu gravürlerin çoğuna şablon veya elle uygulanan sulu boyayı da dahil ederek doku ve duygu hissine daha fazla katkıda bulunmuştur. Picasso’nun Mavi Dönemin karanlık derinliklerine yolculuğu, bir sanatçı olarak kariyerini dönüştürmüştür. Sonuç olarak Mavi Dönem tarzında oluşturulan bu gravürler, bugün piyasadaki en değerli ve en çok beğenilen Picasso gravürleri arasındadır. Mavi Dönem, Picasso’yu modern bir sanatçı olarak tanımlasa da, Picasso’nun hayatının zor bir dönemindeki melankolik doğasının bir yansıması olarak hizmet etmektedir. Dahası, Picasso’nun bir sanatçı olarak kendi sefaletini ve zorluklarını devrimci bir sanatsal ifade biçimine kanalize etme konusundaki muazzam yeteneğini vurgulamaktadır.
Pembe Dönem
Mavi Dönem, her şeyden önce, dünyanın zulmüyle karşı karşıya kalan genç bir adamın hayal kırıklığını yansıtmaktadır. Picasso kendi yalnızlığından yola çıkarak kendisi gibi acı çeken bir dünyayla ilgilenmiştir. Pembe Dönem ise Pablo Picasso’nun resim üslubunda, bir önceki Mavi Dönem’in soğuk, kasvetli tonlarının aksine, inci grisi, neşeli turuncu, pembe, kırmızı renklerin kullandığı dönemdir. Picasso’nun eserleri yıllar boyunca hayatındaki insanlardan ve olaylardan etkilenmiştir. Ressamın geçiş döneminde hayatına giren Fernande Olivier Picasso’nun hayatını ve çalışmalarını etkileyen insanlardan biridir. 1904 yılında Fernande Olivier (1881-1966 ) ile tanışması, kendisini karakterize eden melankoliyi terk etmeden, onu daha neşeli temalara yöneltmiştir. Bu onun Pembe Dönemi’nin başlangıcıdır. Paris’in Montmartre bölgesinde bir resim modeli olan “La Belle Fernande” lakaplı kadın, 1904 yılında Bateau-Lavoir’da yaşamaktadır. Ona sık sık Picasso’nun yakın arkadaşı olan ressam Ricardo Canals’ın arkadaşı arkadaşı Benedetta Canals eşlik etmiştir. Her ikisi de mahallenin sanatçılarına poz vermiştir. Picasso’nun ilk büyük aşklarından biri olarak kabul edilen Fernande, onunla hiç evlenmemiştir. Çift, partiler, aşırılıklar, seyahatler ve toplantılarla dolu bir gençlik yaşamıştır. Fernande’nin Picasso ve arkadaşlarını anlattığı “Picasso çetesi” adlı kitabında o zamanın Parisli çevrelerini hatırlatan bu Paris dönemi karakterize edilmektedir.
Picasso’nun Pembe Dönemi’ndeki eserlerinde edebiyat ortamına katılmasının da etkisi olmuştur. Montmartre’deki Bateau-Lavoir’a yerleşen Picasso, Guillaume Apollinaire, André Salmon , Max Jacob , Matisse, Braque gibi diğer sanatçı ve şairlerle tanışmıştır. Onlarla birlikte sık sık “Au Lapin Agile” kafesine, Médrano sirkine ve Paris tiyatro topluluklarına gitmiştir. Picasso, şovmenlerin ve akrobatların gösterilerine katılmış, panayır ve sirk sanatçılarına hayran kalmıştır. Yavaş yavaş konular gelişmiş, resimlerinde kılık değiştirmiş aktör ve melankolik akrobat figürü çok belirgin hale gelmiş ve renkler yavaş yavaş pembe tonlara doğru kaymıştır. Böylece 1904 ile 1906 arasında devam eden Pembe Dönem (sirk dönemi olarak da bilinir) başlamıştır. 1905’te Picasso, Hollandalı gazeteci ve yazar Tom Schilperoort ile tanışmış ve onu yaz başlarını geçirmek üzere memleketi Schoorl’da davet etmiştir. Gezi altı hafta sürmüş ve Picasso’nun üretimi iki defter ve bazı guaj resimlerle sınırlı kalmıştır. Manzaralara ek olarak, öncelikle kıvrımlı hatlara sahip kadınların giydiği geleneksel kostümlere odaklanmış, bunlar Picasso’nun çalışmalarında heykelsi bir tarzın habercisi olmuştur. 1906’da Picasso, Osuna ve Cerro de Los Santos’taki Louvre Müzesi’nde İber heykellerini keşfetmiştir. Daha sonra Picasso, Fernande’nin eşliğinde küçük Katalan köyü Gósol’a (İspanya) bir geziye çıkmıştır. Bu İspanya arası Picasso’nun resimlerinde etkili olmuş, çalışmaları, çoğu pembe renkte olmak üzere daha sıcak renklerle romantik niteliğini yeniden kazanmıştır.
Picasso’nun Pembe Dönemi’ndeki çalışmaları üzerinde büyük bir ticari atılımın da etkili olduğu anlaşılmıştır. Bu, eski bir sirk palyaçosu olan Clovis Savigot’nun Paris’te bir sanat galerisi açmasıyla ortaya çıkmıştır. Galeri sahibi olarak Picasso’nun eserlerine yer vermeye başlamıştır. Bunun nedeni Picasso’nun resimlerinde sirk sanatçılarını kullanması olabileceği düşünülmektedir. Picasso, Savigot’nun galerisi aracılığıyla Leo ve Gertrude Stein ile tanışmış, temasa geçmiştir. Stein’lar, Picasso ve diğerlerinin sanat eserlerinin köklü koleksiyoncuları haline gelmişlerdir. Pablo Picasso1906 yılında Pembe Dönemi’nin sonlarına doğru ‘Gertrude Stein’ın Portresi’ni yapmıştır. Diğer portreleri gibi bu resim de son derece yenilikçidir. Resme bakıldığında Stein’ın yüz hatları maske gibi görünür. Ancak bu, onun varlığının heybetli ağırlığının resimde ortaya çıktığının görülmesini sağlar. Bu portre, Picasso’nun biçimin ifade gücünün normal bir görünüme müdahale etmesine ilk kez izin verdiği çalışmadır. Bunu yapmak ona görünüşlerin pasifliğine saldırmanın bir yolunu açmıştır. Bunu “Avignonlu kızlar” (1907) ve geç Kübist eseri “Ağlayan Kadın” (1937) gibi eserlerinde kullanmaya devam etmiştir.
Pembe Dönem Modelleri
Picasso, Pembe Dönemi boyunca birçok ünlü sanat eseri üretmiştir. Daha açık, daha sıcak bir renk paleti kullanmasıyla konuları daha canlı hale gelmiştir. Pembe Dönemi’nde Picasso birçok figür çizmiş, kazımış ve boyamıştır. Bunlar arasında sanatçı grupları, palyaçolar ve soytarılar da vardır. Picasso’nun bu dönemdeki çalışmalarının ana konusu sirk tipleri olmuştur. Bu, ünlü eseri ‘Akrobat Ailesi’nde kendini gösterir. Picasso, sirk sanatçılarını konu olarak kullanırken, genellikle onları dinlenirken gösterme eğiliminde olmuştur. Bunu yaparken, sanatçılar ya yalnız ya da diğer sanatçılarla birliktedir. Sirk tipleri Picasso’nun eserleri için düzenli modeller haline gelse de tek konu onlar değildir. O dönemdeki metresi (sevgilisi) Fernande Olivier de Picasso’nun birçok eseri için modellik yapmıştır. Ayrıca Pembe Dönemi eserlerinin bir kısmında da model olarak çocukları kullanmıştır.
Dönemin Önemli Eserleri
Akrobat Ailesi (1905) tablosu Picasso’nun bu döneme ait en ünlü eserlerinden biridir. Issız bir manzarada dolaşan bir grup sirk sanatçısını gösterir. Bazıları için bu eserler kolektif izolasyon ve keder mesajı verir. Birbirlerine sokulmuş halde görülseler de aralarında hiçbir etkileşim yoktur.
Picasso’nun en çok satan tablolarından birini yaptığı dönem Pembe Dönemi’dir. Bu tablo 2004 yılında 104 milyon dolara satılan, 1905 yılında yaptığı ‘Pipolu Çocuk’tur. Tablo, Picasso’yu Montmartre’daki atölyesinde sık sık ziyaret eden yerel bir çocuğu gösteren tuval üzerine yapılmış yağlıboya bir sanat eseridir. Resimdeki çocuk sol elinde bir pipo tutarken ve çiçeklerden oluşan bir çelenk takarken görülmektedir. Picasso tarafından üretilen diğer önemli pembe dönem eserlerden bazıları şunlardır:
Kombinezonlu Kadın (Madeleine) (1904–05)
Aktör (1904–1905)
Topun Üzerindeki Genç Akrobat (1905)
Yelpazeli Kadın (1905)
İki Genç (1905)
Maymunlu Akrobat Ailesi(1905)
Köpekli Çocuk (1905)
Akrobat ve Genç soytarı (1905)
Akrobatlar (Anne ve Çocuk,1905)
Çıplak Çocuk (1906)
İki Çıplak (1906)
Atı Götüren Çocuk (1905-06)
Keçili Kız (1906)
Kompozisyon: Köylüler (1906)
1905’in başlarında (25 Şubat – 6 Mart 1905) Paris’teki Galerie Serrurier’de Picasso resimlerinden bazılarının yer aldığı bir sergi düzenlenmiştir. Sergide Kombinezonlu Kadın, Oturan Çıplak, Aktör, Akrobatlar (Anne ve Çocuk) gibi tablolar yer almıştır.
Mavi Dönem ile Pembe Dönemin Karşılaştırması
Picasso’nun Pembe Dönemi’ni anlayabilmek için Mavi Dönem’den Pembe Dönemi’ne geçişi göz önünde bulundurmak ve karşılaştırmak faydalı olacaktır. Picasso, farklı stil ve teknikleri denediği çeşitli sanatsal dönemler boyunca yaptığı yolculukla tanınır. Mavi ve Pembe Dönemleri, eserlerinin hayatındaki olaylara ve insanlara verdiği tepkiler tarafından yönlendirilmesi bakımından farklıdır. Picasso’nun mavi döneminde (ve aynı zamanda pembe döneminde) sürekli geri dönen bir tema, ister mahkumlar, dilenciler, sirk insanları, ister genel olarak fakir veya umutsuz insanlar olsun, sosyal dışlanmışların yalnızlığıdır. Bu tema sadece onun hüzünlü ruh haline cevap vermekle kalmamış, aynı zamanda yirminci yüzyılın başındaki sanatsal ve entelektüel avangardın zeitgeist’ine (zamanın ruhuna) da cevap vermiştir.
Picasso’nun depresyonu, mavi dönemini takip eden ve pembe rengin birçok resminde hakim olduğu pembe döneminin başlamasıyla sona ermemiştir. Aslında bu, kübist döneminin (pembe dönemini takip eden) sonuna kadar devam etmiş ve ancak bundan sonraki dönemde, yani neo-klasist dönem olan dönemde, Picasso’nun eserleri, hayatının geri kalanı boyunca eserlerinin belirgin bir özelliği olarak kalacak olan canlılığı sergilemeye başlamıştır.
Geçiş Dönemi
Dönemindeki çağdaşları Picasso’nun Mavi Dönemi ile Pembe Dönemi arasında bir ayrım olmadığını, her ikisinin tek dönem olduğunu düşünmüşlerdir. Bu düşünceler daha sonra o kadar değişmiştir ki artık iki aşamanın birbirinden ayrı olduğu görüşü ortaya çıkmıştır. İki dönemin arasındaki farktan ziyade 1904 yılı bir geçiş yılı olarak görülür. Resimleri Mavi ya da Pembe Dönemin özelliklerini taşımaktadır. Örneğin, ‘Aktör’ adlı tablosu iki dönemi birbirine bağlayan bir tablo olarak kabul edilir. Bunun nedeni, tablonun hem Mavi hem de Pembe döneminin niteliklerini sergilemesidir. Top Üzerindeki Genç Akrobat (1905) da Picasso’nun “mavi” ve “pembe” dönemleri arasında geçiş niteliğinde yapmış olduğu bir resimdir.
Picasso’nun Mirası
Picasso’nun ticari olarak başarılı olmaya başlaması Pembe Dönemi’nde olmuştur. Picasso bir sosyete ressamı olarak görülmek istemeyen biridir. Ortaya çıkan sanatsal avangard sahne ona ana akım sanat dünyasına bir alternatif sunmuştur. Bazıları buna rağmen Picasso’nun tarzını potansiyel alıcıların isteklerine uyacak şekilde ayarladığını söylemektedir. Bu da Picasso’nun sanatsal ve ticari ihtiyaçları nasıl dengeleyebildiğini göstermektedir. Picasso’nun mirasına gelince, Mavi Dönemi halk arasında çok daha popülerdir. Mavi Dönem’in en önemli miraslarından biri, Ekspresyonizm ve Sürrealizm de dahil olmak üzere sonraki sanat akımları üzerindeki etkisidir. Mavi Dönem’de psikolojik derinliğe ve duygusal ifadeye yapılan vurgu, sanatçıların kendi iç dünyalarını keşfetmelerinin, en derin korku ve arzularını eserleri aracılığıyla ifade etmelerinin yolunu açmıştır. Bu mirası, Picasso’nun Mavi Dönemi’nden ilham alan Marc Chagall, Francis Bacon ve Willem de Kooning gibi sanatçıların eserlerinde görmek mümkündür.
Mavi Dönem aynı zamanda Picasso’nun belki de en çok tanındığı sanatsal hareket olan Kübizm’in gelişimine de katkıda bulunmuştur. Mavi Dönem’de Picasso, insan figürünü bileşenlerine ayırıp bunları yeni ve beklenmedik şekillerde yeniden bir araya getirerek formlar ve şekiller üzerinde denemeler yapmaya başlamıştır. Bu yaklaşım, sanat dünyasında devrim yaratacak olan Kübizm’in geometrik soyutlamalarının temelini atmıştır.
Pembe Dönemi sanatsal açıdan daha tarihsel bir bakış açısına sahiptir. Pembe Dönemi onun mirasının önemli bir parçasıdır. Picasso tarzı olarak bilinecek bir stil geliştirebileceği bir konumda olmuştur. Bunu yaparak 20. yüzyılın en etkili sanatçılarından biri haline gelmiştir. Picasso’nun Pembe Dönemi’ndeki üslup denemeleri de eserlerine yaklaşımının artık daha sonraki Kübizm ve soyut sanat tarzına doğru ilerlemesine yol açmıştır. Pembe Dönemi’nde Picasso primitivizm ( ilkelcilik) denemelerine başlamıştır. Daha sıcak bir renk paleti kullanmasından da anlaşılacağı üzere, bunu etkileyen Roma öncesi İber Heykeltıraşlığı olmuştur. Denemeleri 1907’de Afrika Dönemi’ne yol açmıştır.
Özet
Picasso’nun Mavi Dönemi, 1900 ile 1904 yılları arasındaki, esas olarak mavi ve mavi-yeşil tonlarında tek renkli resimler yaptığı, yalnızca ara sıra diğer renklerin kullandığı dönemdir. İspanya’dan ilham alan ancak Paris’te yapılan bu kasvetli eserler, o zamanlar satılmakta zorlansa da bugün onun en popüler eserleri arasındadır. Picasso 1904’te Paris’e yerleşmiş; sabit bir atölyesi olmadan ve çok az sanatsal başarı elde ederek birkaç zor yıl geçirmiştir.1903 yılında, göreli yoksulluk ve istikrarsızlık deneyimini yansıtıyor gibi görünen, dilencileri, sokak çocuklarını, yaşlıları, zayıfları ve körleri tasvir eden Mavi Dönem eserlerini üretmiştir. Mavi Dönemi Picasso’nun hissettiği hüzünle anılırken Pembe Dönemi çok daha neşelidir. Picasso için Pembe Dönem, gerçekçi figür resminin sona erdiği, daha akılcı ve mantıklı bir tarza doğru ilerlediği bir dönem olmuştur. Onun kaygısı gerçekçilikten ziyade biçimdir. Konuları, kişinin kendisinden ziyade onun sanatsal parçaları haline gelerek anonimleşmiştir.
Kaynakça:
https://www.museepicassoparis.fr/en/blue-and-pink-periods
https://mx.masterworksfineart.com/2024/04/08/periodo-azul-de-pablo-picasso-1901-1904
https://www.pablopicasso.org/blue-period.jsp
https://www.pablopicasso.org/rose-period.jsp
https://www.pablopicasso.net/rose-period/
https://www.musee-orsay.fr/en/whats-on/exhibitions/presentation/picasso-blue-and-rose
https://www.k24kitap.org/mavinin-hikayesi-1247
https://birsanatbirkitap.com/sanat/sanat-tarihi/picassonun-mavi-ve-pembe-donemleri/
Yazar: Müşerref ÖZDAŞ