Salvador Dali’nin Hayatı
Salvador Dali 11 Mayıs 1904 yılında İspanya’da doğan sürrealist bir ressamdır. Açık sözlülüğü, kendini beğenmiş tavırları, tuhaf giyimi ve eşsiz sanat yeteneğiyle kendisini dünyaya ispatlamıştır. Sadece resim alanında değil heykel, fotoğraf ve film alanlarında da isminden söz ettirmeyi başarmıştır. Hem yaşadığı dönemde hem de ölümünden sonra sürekli eleştirilen bir sanatçı olmuş olsa da bu eleştiriler onun daha fazla ünlenmesine sebep olmuştur.
Ailesinin ilk çocuğunun ölümünden sonra dünyaya gelen Salvador vefat eden kardeşinin ismini alır. Oğullarının ölümünün acısını üzerinden atamayan aile Salvador Dali’nin üzerine bir hayli düşer. Ailesinin vefat eden abisine olan düşkünlüğü ve bunun sürekli dile getiriliyor olması onun kimliği üzerinde ciddi sorunlar oluşmasına sebep olur.
Kendisi üç yaşındayken bir kız kardeşi olur. Hem ailesinin daha önceki süreçte üzerine fazlasıyla düşmesi hem de Salvador’un tek erkek çocuk oluşu onun fazlasıyla şımartılmasına sebep olur. Bu durum ileride onun kendisini beğenmiş ve hırslı bir karakter olmasına sebep olacaktır.
İlk zamanlardan beri kendisinin resme olan yeteneği annesi tarafından bilinmektedir. 10 yaşına geldiğinde annesinin özel çabaları sayesinde bir resim okuluna gönderilir.
Sert, disiplinli bir babası ve onun tam aksine yumuşak, sevgi dolu bir anneye sahiptir. Hayatı boyunca babasıyla anlaşamamıştır. Annesini ise daha 17 yaşındayken, 1921 yılında kanserden kaybetmiştir. Aynı yıl San Fernado Güzel Sanatlar Akademisi’ni kazanır. Babası ise annesinin kardeşiyle evlenir. Kazandığı okul sebebiyle Madrid’e yerleşir. Bu dönemlerde yayılmaya başlayan Kubizm ve Dadaizm akımlarının etkilerini eserlerine yansıtır. Daha o zamanlarda çevresinde büyük yankı uyandırır. Okul hayatı boyunca daha sonra ünlü olacak pek çok isimle yurt arkadaşlığı yapma fırsatı bulur.
1923 yılında Öğretmenlerini eleştirmek ve akademinin disiplinini bozmak suçlarından okuldan uzaklaştırma cezası alır. Aynı yıl anarşist eylemlere katılmak suçundan tutuklanır.
Daha 21 yaşında iken ilk kişisel sergisini açar. Daha sonra kız kardeşi Anna Maria ile Paris’e gider ve burada Kübizm akımının öncülerinden olan Pablo Picasso ile tanışır. İspanya’ya döndükten sonra ortaya koyduğu çalışmalarda Picasso’nun etkileri gözükmektedir.
Sanatta modenizmi ve fütürizmi savunduğu “Sarı Manifesto” adli bir eser yayınlar. 1929 yılında yurt arkadaşlarından olan Luis Bunuel ile beraber “Bir Endülüs Köpeği” adlı ilk sinema filmini izleyici karşısına çıkarır. Çektikleri bu kısa film sayesinde gerçeküstü çevrede tanınmaya başlarlar. Aynı yıl Paris’te gerçeküstü akımının öncülerinden Paul Eluar ile tanışır.
1931 yılında iki eser yayınlar. İlk eseri Aşk ve bellek, ikinci eseri Belleğin Azmi’ydi. İkinci eseri günümüzde her kesimden insan tarafından bilinmektedir ve genel olarak yumuşak saatler veya eriyen saatler olarak isimlendirilmektedir. Bu eser durdurulamayan ve geri alınamayan zamana karşı bir isyan eseri olarak anlamlandırılır. Ancak Salvador Dali yaptığı bir açıklamada bu eserini ağustos sıcağında erimekte olan Camembert peynirinden ilham alarak yaptığını belirtir.
1931 yılında babası Salvador’un dul bir kadınla olan ilişkisini onaylamadı ve onu aileden çıkardı. Bunun üzerine “Guillaume Tell Muamması” adlı eserini ortaya çıkardı. Bu resimde oldukça üne sahiptir.
Tarihler 1934’ü gösterdiğinde hayatının kadını Gala ile evlenir ve New York’ta bir sergi açar. Açtığı bu sergi onun daha fazla ünlenmesine sağlar ve 1936 yılında Londra Uluslararası Sürrealist Sergisi’ne konuşmacı olarak davet edilir. Davete bir dalgıç kostümüyle katılınca hem kendisinin farklı kişiliğini ortaya koyar hem de isminden daha fazla söz ettirmeyi başarır.
Holywood’da Marx Kardeşler ile bir araya gelerek bir komedi filmi senaryosunu yazar ve bu konuda da ne kadar yetkin olduğunu ispatlar. 1937 yılında Sigmund Freud ile tanışma fırsatı bulur. Bütün gerçeküstü sanatçıları gibi Salvador’da Freud’un yazılarını yakından takip etmiştir.
İspanya’da savaşların sonucunda iktidara geçen faşist rejimi desteklemiştir. Bu hareketiyle birçok gerçeküstü sanatçısı tarafından eleştirilmiştir. Zaten Dali tuhaf kişiliği ve sıra dışı giyimiyle pek fazla sevilmemektedir. Daha sonra kendisine Andre Breton tarafından Avida Dollars yani Dolar Oburu lakabı takılır. Bunun üzerine Dali de “Sürrealizm Benim!” diyerek cevap verir.
1940 yılında ortaya çıkan II. Dünya Savaşında Eşi Gala ile birlikte Amerika’ya taşınır. Burada 9 yıl kalırlar ve Salvador Destino ve Speelbound filmlerinin yapımında yer alır. Daha sonra Katolonya’ya tekrar dönerler. Faşist rejiminin iktidarda olduğu ülkeye yerleşirler ve bu davranışı sol görüşlü sürrealistler tarafından eleştirilir.
Hayatının merkezine yerleştirdiği ve her şeyi olarak nitelendirdiği eşi Gala’yı 10 Haziran 1982 de kaybeder. Eşinin vefatından sonra hayatın anlamı yitirdiğine inanan Salvador rahmetli eşinin defnedildiği Pudor Kalesine yerleşir. Bu kalede sade bir hayat yaşamayı tercih eder. Aynı yıl içerisinde İspanya Kralı tarafından Pudor Markisi olarak ilan edilir ve Dali de bu harekete karşılık Krala “Avrupa’nın Başı” adlı resmi hediye eder. Yine bu kale de son eserini yani “Serçenin Kuyruğu” isimli eserini resmeder. Kalede çıkan yangında bacağından yaralanır. Daha sonra kendi ismini taşıyan ve yapımında çalıştığı Salvador Dali Tiyatro ve Müzesinde yaşamını devam ettirir. 23 Ocak 1989 yılında burada vefat eder.
Kaynakça:
https://www.makaleler.com/salvador-dali-kimdir
Yazar:Osman Yüksel