Çok hücreli organizmaların özelleşmiş sinir hücreleri, ilkin bir hücreli ökaryotlardan evrimleşmişlerdir ki bunlarda da günümüz bakterilerinde ve hareketli protistlerde olduğu gibi tek bir hücre içinde bilgi akışının her dört aşaması mevcuttu. Bunun aksine; çok hücreli hayvanlardaki özelleşmiş sinir hücrelerinin (nöronların) anatomisi, bunların uyarılma, iletim, işleme ve tepki kontrolündeki belirli rollerini çoğunlukla yansıtır. Görüşler ne olursa olsun, bütün nöronlar aynı işlevsel organizasyona sahiplerdir ve bu, onlara bilgi toplama (doğrudan çevreden (duyu hücresi olarak) ya da diğer nöronlardan ya da her ikisinden birden) ve bunu diğer nöronlara, kas hücrelerine ve salgı hücreleri gibi hedef hücrelere aktarma yeteneği verir. Tipik bir sinir hücresinde, içinde çekirdeğin bulunduğu genişlemiş bir hücre gövdesi ve bir ya da daha fazla sayıda uzantı ya da sinir lifleri bulunur. Genellikle bilgiyi alan lifler dendritler, bilginin diğer hücrelere iletildiği lifler ise aksonlardır. Aksonların sonundaki özelleşmiş son uçlar sinyalleri hedef hücrelerin dendritlerine aktarırlar. Omurgalılarda dendritler genellikle hücre gövdesine bağlanırlarken omurgasızlarda akson, genellikle doğrudan dendritlere bağlıdır. Böylece hücre gövdesi bilgi akış yolunun dışında bırakılmış olur. Sinirsel işlemlerin çoğu bu parmak benzeri dendritlerin ve (omurgalılarda) hücre gövdesinin üzerinde meydana gelir. Dendritler genelde kısadırlar ve çok sayıda bulunurlar. Bunlar belki de binlerce başka hücreden sinyal alırlar. Birçok dendrit, çok sayıda dallanma yapar ve saçaklı bir görünüşe sahiptir. Boyanıp ışık mikroskobunda incelenirse bunların sitoplazmasında bol miktarda koyu renkli tanecikli bir materyal olduğu görülür (Nissi cisimciği).
Elektron mikroskobunda incelenecek olursa, bunların, kapsamlı bir şekilde, yassılaşmış endoplazmik retikulum sisterna ağı ve bunlara bağlı çok sayıda ribozom olduğu görülür.
Dendritlerin çok sayıda olmasının aksine, her nöronda genellikle bir akson bulunur ve bu genellikle dendritlerden daha uzun ve daha kalındır. Çok sayıda dallanma göstermesine karşın ağsı bir görüntüsü yoktur ve Nissi cisimcikleri içermez. Bu histolojik farklılıklar, diğer hücrelerden bilgiyi alan dendritler ile bunu diğer hücrelere ileten akson arasındaki temel işlevsel farklılığı yansıtır. Buna karşın yakın geçmişte durumun biraz daha karmaşık olduğu anlaşılmıştır.
Dendritler bazen diğer dendritlerle sinaps (bilgi bağlantısı) kurarlarken, aksonlar da bazen özellikle başlangıç bölgesinde ve son uçlarında sinapslar yapmaktadırlar. İleride göreceğimiz gibi, bu sinapslar sinir sisteminde bilginin işlenmesi bakımından son derece önemlidirler.
Omurgalıların merkezi sinir sisteminde (MSS), nöronlar, nöroglia (ya da kısaca glia) adı verilen çok sayıda hücreyle sıkı bir bağlantı içindedirler. Beyinde glia hücreleri nöronların 10 katı fazla sayıda bulunur va kraniyal hacmin yaklaşık yarısını kapsarlar. Bazı glia hücreleri nöronlara besin maddesi sağlarlar ve nöronların salgıladığı maddeleri absorbe ederek homojen bir çevrenin korunmasına yardımcı olurlar. Absorbe edilen bu maddelerin çoğu, nöronların yeniden kullanımı için onlara geri döndürülür. MSS’nin en azından bazı bölgelerinde, glia hücreleri gelişme sırasında nöronların göç ettiği ve aksonların hedeflerine ulaşmak üzere uzadıkları yolları oluştururlar.
Astrosit adı verilen bazı glia hücreleri birbirleriyle kimyasal olarak haberleşebilirler. Bunun için, uzak mesafelere; fakat nöronlardaki elektriksel iletimden daha yavaş olarak mesajlar iletebilirler. Glialar arasındaki bu haberleşmenin sinir sisteminde ne rol oynadığı bilinmemektedir.
Omurgalılarda bulunan ve miyelini oluşturan bir tip glia, özellikle iyi anlaşılmıştır. Bu özelleşmiş hücrelerin zarı, MSS’de bir çok nöronun aksonunun etrafını tekrar tekrar sarmalayarak yoğun lipit içeren miyelin kılıfı meydana getirir. Bu miyelin kılıf yaptığı izolasyonla komşu aksonlar arasında “çapraz konuşma”yı önler. MSS’nin periferinde yer alan birçok omurgalı aksonu, nöral tepeden kaynaklanan ve Schwann hücresi adı verilen hücreler tarafından oluşturulan ve aynen MSS’deki glia hücrelerinin yaptığı gibi miyelin kılıflarla sarmalanmışlardır. Miyelin kılıflar, nöron zarının “şarj edilmesi gereken” alanını küçültürler (böylece bununla ilgili metabolik harcamayı azaltmış olurlar) ve aksonlar da impulsun iletim hızını yükseltirler. Miyelin kılıf bir glia ya da Schawann hücresinin sona erip diğerinin başladığı ve Ranvier bogumlart adı verilen düzenli aralıklarla kesintiye uğrarlar.
Kaynakça:
https://www.sciencedirect.com
Yazar: Taner Tunç