Tüm organizmaların esas amacı çoğalmak ve hayatta kalmaktır, bu virüsler için de geçerlidir. Virüs, toplum bireylerinin belli bir süredir çokça duyduğu bir kelimedir ama virüs tam olarak nedir? Virüslerin evrimsel tarihi, virologlar ve hücre biyologları için belirsiz de olsa büyüleyici bir konudur. Biyolojik olarak bakıldığında virüsler, bakterilerden bile daha küçük, DNA veya RNA’dan oluşan küçük mikroorganizmalardır. Bunun anlamı, virüsün taşıdığı genetik materyalin, soğuk algınlığından HIV ve AIDS gibi daha ciddi ve daha uzun süreli hastalıklara kadar çok çeşitli hastalıklara neden olabileceğidir. İnsan gibi bir organizmanın içine girdiğinde virüsün genetik materyali, hücreleri ele geçirir, zarar vermesine veya hızla çoğalması için onları değiştirmesine izin verir. Eğer bağışıklık sistemi bununla savaşamazsa, viral hastalık ölümcül olabilir. Bu yazıda virüslerin nasıl yayılabildiği ve kişilerin kendini enfeksiyonlardan nasıl koruyabileceğine yer verilecektir.
Virüslerin Sınıflandırılması
Virüsler yalnızca hayvanların, bitkilerin veya bakterilerin canlı hücrelerinde çoğalabilen, küçük boyutlu ve basit bir bileşime sahip bulaşıcı bir ajanlardır. Virüslerin gerçek bulaşıcı kısmı nükleik asididir. Virüsler ya DNA veya RNA taşırlar, ikisini birden bulunduramazlar. Virüsler arasındaki büyük çeşitlilik nedeniyle, biyologlar bu varlıkları nasıl sınıflandıracakları ve bunları geleneksel hayat ağacı ile nasıl ilişkilendirecekleri konusunda mücadele etmişlerdir. Virüsler özel bir taksonomik pozisyona sahiptir. Virüsler, en kesin anlamıyla organizma olarak kabul edilmemelidir çünkü serbest yaşamazlar yani bir konakçı hücre olmadan çoğalamaz ve metabolik süreçleri sürdüremezler. Virüsler, nükleik asit içeriklerine, boyutlarına, kapsidin şekline ve bir lipoprotein zarfının varlığına göre sınıflandırılır. Bu nedenle ilk olarak iki sınıfa ayrılır: RNA virüsleri ve DNA virüsleri. Virüsleri ayrıca üç kategoriye ayırmak hala gelenekseldir: hayvanları, bitkileri veya bakterileri enfekte edenler.
Neredeyse tüm bitki virüsleri, bitkilerle beslenen böcekler veya diğer organizmalar (vektörler) tarafından bulaşır. Hayvan virüslerinin konakçıları, protozoalardan (tek hücreli hayvansal organizmalar) insanlara kadar değişir. Birçok virüs ya omurgasız hayvanları ya da omurgalıları enfekte eder ve bazıları her ikisini de enfekte eder. Hayvanlarda ve insanlarda ciddi hastalıklara neden olan bazı virüsler eklembacaklılar tarafından taşınır. Bu vektör kaynaklı virüsler hem omurgasız vektörde hem de omurgalı konakta çoğalır. Bazı virüsler sadece ektotermik omurgalılarda (balıklar ve sürüngenler gibi genellikle soğukkanlı olarak adlandırılan hayvanlarda) büyümeye adapte olmuş gibi görünmektedir çünkü muhtemelen sadece düşük sıcaklıklarda çoğalabilirler. Diğer bazı virüslerin konukçuları endotermik omurgalılarla (memeliler gibi, genellikle sıcakkanlı hayvanlarda) sınırlıdır.
Birçok bitki ve hayvan türlerinin kendine has virüsleri bulunmaktadır. Örneğin kedilerde, insanlarda AIDS hastalığına sebep olan HIV virüsünün bir versiyonu olan kedi immün yetmezlik virüsü veya FIV vardır. Yarasalar ise Covid-19’a sebep olan koronavirüsün farklı bir türü nü barındırmaktadır. Ayrıca bakterilerde bakteriofaj denilen bir çeşit virüs türü bulunmaktadır. Virüsler birbirleriyle birleşip mutasyona uğrayabilir. Bu bazen, son aylarda mücadele edilen COVID-19’daki gibi türlerde değişim görülebileceği anlamına gelmektedir.
Virüslerin Temel Yapıları
Virüsler mikroskobik yapıdadır, çapları yaklaşık 20 ila 400 nanometre arasında değişir. Buna karşılık, en küçük bakteriler yaklaşık 400 nanometre boyutundadır. Bir virüs, tek veya çift sarmallı bir nükleik asitten ve kapsid adı verilen bir protein katman ile çevrili en az bir proteinden oluşur. Protein kapsid, nükleik asit için koruma sağlar ve virüsün uygun konakçı hücreye girmesini sağlayan enzimler içerebilir. Bazı virüsler ayrıca daha dışta lipitten oluşan bir zarfa sahiptir. Covid-19 bu tür bir virüstür. Sabun kullanımı lipit (yağ) yapıdaki dış zarfı çözeceği için virüsün yok edilmesini sağlayabilir. Elleri sabunla yıkamak bu sebeple bu kadar etkilidir. Nükleik asit her virüs için benzersiz olan genetik bilgiyi kodlar ve deoksiribonükleik asit (DNA) veya ribonükleik asitten (RNA) oluşabilir. Poliovirüs gibi bazı virüslerin RNA genomları vardır ve herpesvirüs gibi bazılarının DNA genomları vardır. Virüsler yalnızca bir konakçı hücre içinde çoğalabilirler.
Virüsler Canlı mıdır?
1898’de Friedrich Loeffler ve Paul Frosch, çiftlik hayvanlarında şap hastalığının nedeninin herhangi bir bakteriden daha küçük bulaşıcı bir parçacık olduğuna dair kanıt bulmuşlardır. Bu, canlı ve cansız arasındaki gri alanda bir yerde duran virüslerin, genetik varlıkların doğasına dair ilk ipucu olmuştur. Virüslerin canlı olup olmadığı sorusunu yanıtlayabilmek için, “yaşam” ile ne anlatılmak istendiğinin iyi anlaşılması gerekir. Spesifik tanımlar değişebilse de biyologlar genel olarak tüm canlı organizmaların birkaç anahtar özellik ( büyüyebilme, çoğalabilme, bir iç homeostazı sürdürebilme, uyaranlara yanıt verebilme ve çeşitli metabolik süreçler gerçekleştirebilme) sergilediği konusunda hemfikirdir. Ek olarak, canlı organizmaların popülasyonları zamanla gelişir. Virüsler bu kriterlere hem uymakta hem de uymamaktadır. Bir anlamda virüsler hem canlı hem de cansız özelliklere sahiptir. Virüslerin bir şekilde çoğaldığı bilinmektedir. Az sayıda virüs partikülü ile enfekte olunabilir, örneğin bir kişi öksürdüğünde dışarı atılan partiküller solunur ve daha sonra virüsler vücutta çoğalırken birkaç gün sonra kişi hastalanır. Aynı şekilde virüsler zamanla gelişir. Örneğin grip virüsü bir yıldan diğerine değiştiği veya geliştiği için her yıl grip aşısı yaptırılmalıdır.
Virüsler bir metabolizmaya sahip değildir. Çoğalabilmek için başka organizmaların hücrelerine gerek duyarlar çünkü enerjiyi kendileri üretemezler veya depolayamazlar. Bu, canlı hücrelerin dışında iken hiçbir işlevi yerine getiremedikleri anlamına gelmektedir, işte bu yüzden virüsler genellikle “cansız” olarak kabul edilmektedir. Ayrıca hiçbir virüs normal hücrelerde bulunan ve protein sentezinin gerçekleştiği ribozom adlı organele sahip değildir. Virüsler, viral mRNA’yı viral proteinlere çevirmek için konakçı hücrelerinin ribozomlarını kullanmalıdır. Bu sınırlamalar nedeniyle virüsler yalnızca yaşayan bir konakçı hücre içinde çoğalabilirler yani zorunlu hücre içi parazittirler, neredeyse tüm yaşam sürdürme işlevlerinde konakçı hücreye bağımlıdırlar. Yine de bilimle uğraşan herkes bu sonuca mutlaka katılmamaktadır. Belki de virüsler, hayat ağacında farklı türde bir organizmayı temsil etmektedir.
Virüslerin Çoğalması
Virüsler küçük mikroorganizmalardır. Boyutları ve basitlikleri nedeniyle bağımsız olarak çoğalamazlar. Virüsler, çoğalmak için enfekte ettikleri konakçı hücrelere bağlıdır. Konakçı hücrelerin dışında bulunduklarında, virüsler hareketsiz parçacıklar (virion) olarak bulunur. Bu formdaki virüs hücre dışında iken, metabolik olarak aktif değildir. Virüsün gelişim döngüsü, virion denilen parçacığın nükleik asidinin ve bazı durumlarda proteinlerinin duyarlı bir konakçı hücreye girmesiyle başlar. Örneğin, bakteriyel virüsler bakterinin yüzeyine sıkıca bağlanır ve ardından sert hücre duvarına nüfuz ederek viral nükleik asidi konakçıya iletir. Hayvan virüsleri, endositoz adı verilen bir işlemle konakçı hücrelere girer. Bitki virüsleri, bunun aksine, hücrenin dış tabakalarındaki yaralardan örneğin, rüzgârla oluşan sıyrıklar veya böcekler tarafından yapılan delikler yoluyla girer. Viral genom, konakçı hücrenin içine girdikten sonra genellikle yeni viral bileşenlerin üretimini yönetir, yeni viral protein ve yeni viral nükleik asit üretilir. Bir başka deyişle enfekte bir hücre, normal ürünlerinden daha fazla viral protein ve genetik materyal üretir.
Bu bileşenler daha sonra konakçı hücreden boşaltılan tam virionlar (bir protein kapsülü içinde yer alan nükleik asit içeren tüm virüs partikülleri) halinde birleştirilir. Virion (viryon) bir virüsün aktif olmayan hücre dışı formudur. Virionlar hücrelerin dışında, cansız çevrelerde uzun süre canlı kalamaz. Bir hücreyle temas etmeleri halinde kendi genetik materyallerini içeri aktarıp çoğalabilir ve organizmaları enfekte edebilirler. Bir virion, uygun bir konakçı hücreye bağlandığında hücreye nüfuz edebilir. Virüs, içeri girdiğinde, daha fazla virion üretmek için hücreyi ele geçirir. Virionlar genellikle bu süreçte hücreyi yok ederek ve sayıları çoğalmış olarak hücreden dışarı çıkarlar, daha sonra girdikleri ya da ele geçirdikleri diğer hücreleri enfekte etmeye başlarlar.
Virüsler Nasıl Yayılır?
Son zamanlarda, COVID-19 solunum hastalığı (koronavirüs) salgınının bir pandemi olarak kategorize edilmesi toplumda korku uyandırmış ve virüslere karşı ilgiyi artırmıştır. Her kişi, temas ettiği diğer kişilere bir mikrop veya virüs bulaştırabilir fakat alıcının hastalığa direnci varsa, aşı yaptırmışsa veya zaten önceden enfekte olmuşsa hastalık bulaşmayacaktır. Virüslerin bir organizmadan diğerine bulaşmasının birçok yolu vardır. Virüsler aşağıdaki şekillerde yayılabilir:
Havadaki damlacıklarla: Bazı virüsler konakçılarına açık havadan bulaşır.
Virüslerin bazı türleri hapşırma, öksürme,cinsel temas, paylaşılan iğneler veya fekal ( dışkı) – oral (ağız) yollarla bulaşabilir. Coronavirus 19 için, özellikle hapşırma veya öksürmeyle yaklaşık 91 cm ile 182 cm uzaklığa kadar yayılabilen solunum damlacıkları ve insanların ellerinde, kapı kollarında veya diğer cihazlarda bulunabilecek kontamine sekresyonlar (salgılar) söz konusudur. Grip (influenza) gibi diğer virüslerin bulaşması da çoğunlukla solunum damlacıkları yoluyla gerçekleşir. Grip, ilk bulaştıktan sonraki dört gün içinde en bulaşıcı durumdadır. Öte yandan, kızamık daha bulaşıcıdır çünkü birincil bulaşma şekli havadaki damlacıklardır yani virüs parçacıkları enfekte bir kişinin öksürdüğü veya hapşırdığı durumlarda iki saate kadar havada asılı kalabilir.
Kan yoluyla: Enfekte kan bir organizmanın dolaşım sistemine girdiğinde virüsler organizmalar arasında bulaşır. Hepatit B veya HIV gibi virüsler doğrudan cinsel temas veya paylaşılan vücut sıvıları veya kan gerektirir.
Kontaminasyon (kirlenme) ile: İçinde virüs bulunan su ve yiyecek gibi maddelerin organizmalar tarafından tüketimiyle bulaşır.
Cansız nesneler yoluyla: Bir kişiye virüs bulaştığında vücudu virüs parçacıkları deposu haline gelir. Vücut sıvıları, mukus veya solunum damlacıkları içindeki virüsler cansız nesneler (masa örtüsü, kapı tokmakları, havlular, mobilyalar, mutfakta kullanılan eşyalar, iğneleri kateterler, şırıngalar, cerrahi ekipmanlar) tarafından da bulaştırılabilir. Bu kirlenen veya kontamine olan cansız nesnelere fomit denir ve hastalıkların yayılmasında çok önemli rolleri vardır. Uzmanlar virüslerin bir yüzeyde var olabileceğini ve potansiyel olarak birkaç saate kadar enfeksiyona neden olabileceğini söylemektedir. Mayo Clinic’e göre virüsler plastik veya paslanmaz çelik gibi daha sert yüzeylerde, giysi veya yastık gibi yumuşak kumaş yüzeylerden daha uzun süre kalmaktadır.
Temas yoluyla: Virüslerin bulaşmasının bir başka yolu, örneğin insan papilloma virüsü (HPV) veya herpes simpleks virüsü (HSV) durumunda öpüşme gibi ciltten cilde temastır. HSV, doğum yapılırken anneden bebeğine de bulaşabilir.
Hayvanlar insanlara virüs bulaştırabilir, bu nedenle herhangi bir hayvanın eti pişirilirken dikkatli olmak son derece önemlidir, egzotik veya vahşi hayvanlar özellikle risklidir. İster biftek ister balık veya tavuk olsun, hayvanlar pişirildiğinde bu virüsler ve bakteriler öldürülmektedir. Ayrıca yiyecekler hazırlanırken, virüslerin ve bakterilerin dışkıdan ağız yoluna bulaşabileceğini de unutmamak önemlidir. Bu nedenle el yıkama son derece önemlidir.
Ellere bir hayvanın kanının veya enfekte dokusunun bulaşması virüsü bulaştırabilir ve virüs daha sonra başkalarına aktarılabilir. Çiğ, pişirilmeden yenen etler (suşi gibi) bazı riskleri beraberinde getirir fakat restoranlardaki profesyonel şefler bu etlerin olası virüsleri ve bakterileri öldürecek şekilde nasıl hazırlanacağını bilirler.
Bir virüsün yayılması aşağıda belirtilen faktörlerden etkilenir:
– Popülasyonunun büyüklüğü
-Bulaşıcı gün sayısı
-Enfekte bir kişinin temasa geçtiği kişi sayısı
-Virüsün enfekte bir kişiyle temas kaynaklı bulaşma olasılığı
Bir virüsün daha yüksek bulaşma oranlarına sahip olduğu bazı yerler vardır. Bakım evleri, hapishaneler, kurumsallaşmış ortamlar, kolejler ve yatılı okullar da dâhil olmak üzere insanların yakın temas halinde olduğu her yer yüksek risk altındadır. Trenler, uçaklar ve otobüsler gibi toplu taşıma araçlarında da risk yüksektir.
Pandemik Tehdit Nasıl En Aza İndirilir?
Örneğin bir grip salgını başladığında, genellikle durdurulamaz çünkü virüs öksürme ve hapşırma yoluyla hızla yayılır. Aslında, enfekte kişiler virüsü semptomlar ortaya çıkmadan bile başkalarına geçirebilirler. İnsanların başka kişilerle temas etmesini önlemek, gribin yayılmasını engellemenin bir yoludur. Genel anlamda viral bir enfeksiyondan kaçınmanın en iyi yolu, hasta insanlardan uzak durmak (bu, okuldan veya işten uzaklaşıp evde kalmak ve aile üyelerinden veya oda arkadaşlarından uzak durmak anlamına gelebilir), elleri düzenli olarak yıkamak (doğru şekilde), buruna, ağza ve yüze dokunmaktan kaçınmaktır. Bunların dışında, virüsün bulaşmasını önlemek için diğer yapılabilecekler şunlardır:
-Ellerin dezenfeksiyonu için sabun ve su bulunmadığında alkol bazlı bir el dezenfektanı kullanılmalıdır.
-Hastayken dışarı çıkılması gerekiyorsa maske takılmalıdır.
-Evin yüzeyleri ve sık dokunulan eşyalar (cep telefonları dahil) dezenfektanlarla, doğru şekilde temizlenmelidir.
-Öksürmek veya hapşırmak gerekiyorsa dirseğe doğru yapılmalıdır.
-Kâğıt mendiller ya da peçeteler etrafta bırakılmamalı, hemen ağzı kapalı bir çöp kutusuna atılmalıdır.
-Burun silindikten sonra eller yıkanmalıdır.
– Kanla bulaşan bir virüs söz konusuysa iğneler paylaşılmamalıdır.
-Virüs cinsel yolla bulaşıyorsa seks sırasında kondom gibi bir koruyucu kullanılmalıdır.
-Virüsün varlığı, önlem alabilmeleri için başkalarına da açıklanmalıdır.
Hastalığa yakalanma olasılığını azaltmak için aşılar sağlamak veya semptomlar ortaya çıktıktan sonra tedavi etmek için bir panzehir kullanmak diğer kontrol araçlarıdır. Vücudun daha güçlü ve virüslerle savaşmak için daha donanımlı hale getirilmesi için genel sağlık da korunmaya çalışılmalıdır. Dengeli beslenilerek, doğru vitaminler alınarak ve yeterince uyunarak sağlıklı kalınmalıdır. Virüslerden korunmak için gerekli tüm önleyici tedbirler alındığı sürece paniğe kapılmaya gerek yoktur.
Neden Bazı Virüsler Daha Ölümcüldür?
Hayvanlardaki viral enfeksiyonlar ya lokalize olabilir ya da vücuttaki birçok uzak yere yayılabilir. İnsanlar için en önemlileri enfekte eden virüslerdir. Herpes virüsleri gibi bazı virüs çeşitleri olumsuz etkilere neden olmadan vücutta uzun süre uykuda kalabilir ve konakçı hücrelerinde belirgin bir değişikliğe neden olmaz (lizojenik faz olarak bilinen bir aşama) ancak hareketsiz bir virüs uyarıldığında litik faza girer. Bu fazda yeni virüsler oluşur, kendi kendine birleşirler ve konakçı hücreyi patlatarak öldürürler ve diğer hücrelere bulaşmaya devam ederler. Virüslerin ya da başka patojenlerin zarar verebilme miktarına genellikle virülans denir. Virülans, enfekte olan kişiye zarar verme gücünden başka savunma sistemini önleme, kendini kopyalayabilme ve başka taşıyıcılara yayılma gücüne de bağlıdır. Çok hızlı çoğalan, ev sahibi (konakçı) canlıyı) büyük bir hızla öldürebilen virüsler başka bir konakçıya geçip yayılmaya fırsat bulamayabilirler. Diğer taraftan çoğalması yavaş olan ve fazla zarar vermeyen bir virüs çeşidinin yayılmak için bolca zamanı olabilir.
Virüslere Karşı Verilen Tepkiler
Virüsler ökaryotlarda bir dizi hastalığa neden olur. İnsanlarda çiçek hastalığı, soğuk algınlığı, suçiçeği, grip, zona, herpes, çocuk felci, kuduz, ebola, hanta ateşi ve AIDS gibi hastalıklar viral hastalıklara örnektir. Bazı kanser türleri bile virüslerle ilişkilendirilmiştir. Bir hayvanın ya da insanın viral bir enfeksiyona tepki vermesinin birkaç farklı yolu vardır.
-Ateş genel bir tepkidir; birçok virüs, konağın normal vücut sıcaklığının biraz üzerindeki sıcaklıklarda inaktive edilir.
-Enfekte hayvan hücreleri tarafından interferonun salgılanması başka bir genel tepkidir. İnterferon, enfekte olmuş hücreleri ve yakındakileri, virüs replikasyonuna müdahale eden proteinler üretmek için uyarır.
-İnsanlar ve diğer omurgalılar da belirli bir virüse karşı immünolojik bir saldırı düzenleyebilir. Bağışıklık sistemi, enfekte eden virüsü etkisizleştirmek için özel olarak üretilmiş antikorlar ve hassaslaştırılmış hücreler üretir. Bu bağışıklık savunucuları, virüs etkisiz hale getirildikten çok sonra vücutta dolaşırlar, böylece bu virüsün yeniden bulaşmasına karşı uzun vadeli koruma sağlarlar. Bu uzun süreli bağışıklık, viral hastalıklara karşı aktif aşılamanın temelini oluşturur. Aktif bağışıklamada, vücuda bulaşıcı bir virüsün zayıflatılmış veya inaktive edilmiş bir türü verilir. Bu virüs, aktif bir hastalık durumunu tetiklemez ancak bağışıklık hücrelerinin ve antikorların üretimini uyarır, bu da daha sonra virüsün virülan formu tarafından enfeksiyona karşı koruma sağlar. Aktif aşılar artık kızamık, kabakulak, çocuk felci ve kızamıkçık gibi viral hastalıklar için rutin olarak uygulanmaktadır.
Aksine, pasif bağışıklama, virüse zaten maruz kalmış bir bireyin serumundan alınan antikorların enjekte edilmesidir. Pasif aşılama, kızamık ve hepatit gibi viral hastalıklara maruz kalmış kişilere kısa süreli koruma sağlamak için kullanılır. Virüs vücutta geniş ölçüde yayılmadan önce, maruziyetten hemen sonra sağlanırsa faydalıdır.
Viral Enfeksiyonların Tedavisi
Viral hastalıkların tarihsel tanımları MÖ 10. yüzyıla kadar uzanır. Bununla birlikte, virüs kavramı, birçok araştırmacının bakterilerden çok daha küçük ajanların bulaşıcı hastalıklara neden olabileceğine dair kanıt elde ettiği 19. yüzyılın son on yılına kadar oluşturulmamıştır. Virüslerin varlığı, bakteriyofajlar 1915 ve 1917’de araştırmacılar tarafından bağımsız olarak keşfedildiğinde kanıtlanmıştır. Genomları küçük olduğundan ve laboratuvarda büyük miktarlarda hazırlanabildiğinden, bakteriyofajlar moleküler biyologların favori araştırma aracıdır. Bakteriyofaj çalışmaları, genetik rekombinasyon, nükleik asit replikasyonu ve protein sentezi gibi bu tür temel biyolojik süreçlerin aydınlatılmasına yardımcı olmuştur.
Yerleşik bir viral enfeksiyonun tedavisi genellikle spesifik semptomların hafifletilmesiyle sınırlıdır; örneğin, sıvı tedavisi dehidratasyonu kontrol etmek için kullanılabilir veya ağrıları gidermek ve ateşi düşürmek için aspirin verilebilir. Enfekte bir virüsle doğrudan savaşmak için kullanılabilecek birkaç ilaç vardır. Bunun nedeni, virüslerin replikasyon için canlı hücrelerin mekanizmasını kullanmasıdır; viral gelişimi engelleyen ilaçlar aynı zamanda konakçı hücrenin fonksiyonlarını da inhibe eder. Yine de belirli enfeksiyonlar için az sayıda antiviral ilaç mevcuttur.
Viral hastalıklar üzerindeki en başarılı kontroller epidemiyolojiktir. Örneğin büyük ölçekli aktif aşılama programları bir viral hastalığın bulaşma zincirini kırabilir. Dünya çapında aşılama, bir zamanlar en çok korkulan viral hastalıklardan biri olan çiçek hastalığının ortadan kaldırılmasıyla tanınır. Birçok virüs, böcekler veya kontamine yiyecekler tarafından konaktan konağa taşındığından, böcek kontrolü ve hijyenik gıda işleme, belirli popülasyonlardan virüsün ortadan kaldırılmasına yardımcı olabilir.
Kaynakça:
https://www.biologyonline.com/tutorials/biological-viruses
http://abyss.uoregon.edu/~js/glossary/virus.html
https://theconversation.com/what-is-a-virus-how-do-they-spread-how-do-they-make-us-sick-133437
https://www.insider.com/how-do-viruses-spread
Yazar: Müşerref Özdaş