Washinton Üniversitesi’ndeki araştırmacılar tarafından yapılan yeni bir çalışma, yetersiz koşullarda yaşayan çocukların beyin yapısındaki değişikliklerin, doğrudan yoksulluk ile bağlantılı olduğunu tespit etti. Elde edilen bulgulara göre beyin yapısındaki bu değişiklikler, çocukların klinik depresyona yakalanma riskini arttırıyor.
Araştırmacılar, beyindeki anahtar yapıların kötü koşullarda büyüyen çocuklarda zengin yaşıtlarına kıyasla daha farklı şekilde bağlantılı olduğunu gösterdi. Daha özgül olarak açıklamak gerekirse, fakir olan çocuklarda yüksek gelirli ailelerin çocuklarına kıyasla, beynin hipokampüs ve amigdala kısımları farklı bağlantılar yapmıştır.
Beyin bağlantılarında oluşan zayıflık, çoçukların yoksulluk derecesiyle korelasyon göstermiştir. Daha düşük gelirli ailelerin çocuklarında, hipokampüs ve amigdala beynin diğer bölgeleriyle daha zayıf bağlantı yapar. Ayrıca okul öncesi çağındaki daha yoksul çocuklar, okul dönemi başladıktan sonra klinik depresyon geliştirmek için artmış riske sahiptirler.
Araştırmacılar, çocukların yoksulluk seviyesi arttıkça daha zayıf bilişsel fonksiyon göstermeye eğimli olduklarını vurguladılar. Yoksul olan çocuklar ile yapılan çalışmalarda, bu çocukların daha düşük test skorlarına sahip olduğu görüldü. Ayrıca depresyon ve anti-sosyal davranışlar da dahil psikiyatrik hastalıklar için artmış riske sahiptirler.
Bilim insanları; stresin, sigara dumanına maruz kalmanın, yetersiz beslenmenin ve sınırlı eğitim olanaklarının çocukların beyin sağlığına kötü etkide bulunduğunu ortaya koydu.
Yoksul çocuklarda beynin anatomisi, hipotalamus ve amigdala açısından farklı görünüyordu. Bu bölgelerin, beynin geri kalanıyla bağlantılarının daha zayıf olması ise çocukların duygularını ve stresi yönetmede daha başarısız olmalarına neden oluyordu. Bu nedenle beyin bağlantılarındaki bu değişiklikler, klinik depresyon riskini arttırıyordu. Çalışmada incelenen yoksul çocuklar, yaklaşık 9 ve 10 yaşlarında depresyon geliştiriyorlardı. Özetle yoksulluğun çıktısı, kendini beyin gelişimleri zayıf olan çocuklar olarak gösteriyordu.
Kötü Çevre Koşullarının Genlere Etkisi
İnsan vücudunda bulunan hücrelerde kromozomların ucunda telomer adı verilen koruyucu yapılar vardır. Telomerler kısaltıkça kromozomların yapısal bütünlüğü zayıflar, hücreler daha hızlı yaşlanır ve daha genç ölür.
Çok sayıda çalışma; tedavi edilmemiş depresyonun, sosyal izolasyonun, uzun süreli işsizliğin, ve kaygı bozukluğunun telomerlerin kısalmasına neden olarak yaşlanma sürecini hızlandırdığını ve kişinin sağlığını kötü yönde etkilediğini gösterdi.
Yapılan çalışmalar sayesinde, çocukluk sırasında maruz kalınan fizyolojik ve çevresel stresin önemini ve genetik değişikliklerin sağlık üzerine etkilerini anlamaya eskisinden daha fazla yakınız. Telomerlerin belirteç olarak kullanıldığı bir çalışmada; ailesel stresin, çocukların uzun dönemde sağlık durumuna yönelik etkisi incelendi. Bu çalışmada, Afrika kökenli Amerikalı erkek çocuklar incelenmiştir. Çünkü önceki çalışmalar, erkek çocukların kız çocuklara kıyasla çevrelerine daha duyarlı olduğunu gösterdi. Çalışmada 9 yaşında olan 40 çocuk incelendi. Bu çocukların yarısı; düşük gelirli evlerde büyüme, eğitim seviyesi düşük annelere sahip olma, dengesiz aile yapısı ve şiddete maruz kalma özelliklerini içeren dezavantajlı çevre koşullarından geliyordu. Bu çalışmanın sonunda elde edilen bulgulara göre, dezavantajlı çevrede yetişen çocukların telomer uzunluğu iyi koşullarda büyüyen çocuklara kıyasla %19 daha kısadır.
Bu çalışmanın diğer bir anlamlı bulgusu; sosyal çevre ve telomer uzunluğu arasındaki ilişkinin, seratonin (mutluluk hissini sağlayan hormon) ve dopamin (beyinde ödül hissi uyandıran madde) yolakları arasındaki genetik varyasyonlar tarafından düzenlenmesidir. Düşük gelirli ailelerin çocukları birbiriyle kıyaslandığında, dopamin ve seratonin yolaklarında bazı genetik varyasyonları taşıyan çocukların diğer çocuklara kıyasla strese ve telomer kısalmasına daha yakın olduğu bulundu.
Çevresel ve psikolojik stres yaşam boyu gen aktivitesini, beyin yapısını değiştirebilir ve psikiyatrik hastalıklara yakalanma riskini arttırabilir. Bilimsel bulgular, çocukların sağlıklı bireyler olarak gelişebilmeleri ve çevrelerine katkı sağlayabilmeleri için, düşük gelirli ailelerin çocuklarının koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini ortaya koyar.
Kaynakça:
1) https://www.psychologytoday.com/us/blog/the-athletes-way/201601/childhood-poverty-can-damage-brain-connectivity-and-function
2) https://www.psychologytoday.com/us/blog/the-athletes-way/201404/social-disadvantage-creates-genetic-wear-and-tear
Yazar: Ayça Olcay