‘Peak-end effect’ olarak psikoloji literatürüne giren bu kavram, ilk olarak Daniel Kahneman ve arkadaşları Barbara Fredrickson, Charles Schreiber ve Donald Redelmeier, Psychological Science’te yayımlanan “Daha Fazla Ağrı Daha Az Ne Zaman Tercih Edilir ” adlı çalışmayla literatürde yer aldı. Kavram esasında Nobel Ödüllü psikolog Daniel Kahneman’ın yaptığı deneylerin sonucunda ortaya çıktı. Bu etkinin insan yaşamında sosyal ve psikolojik olarak etkilerine geçmeden önce kısaca deneyden ve zirve sonu efektinden bahsetmekte fayda var.
1993 yılında Kahneman ve araştırma ekibi acı ve bunun hafıza üzerindeki yansımalarına dair bir deney tasarlar. Denekler sırasıyla önce 14 derece buzlu suyun içerisine ellerine sokarak 30 saniye boyunca bekletilirler. Bu, Ulusal Soğuk Su Güvenliği Merkezi tarafından yüzme için “çok tehlikeli” kabul edilen bir sıcaklıktır. Katılımcıların tamamı bu deneyimi çok soğuk ve acı verici olarak nitelendirir. Daha sonra katılımcılar, yine birinci deneydeki gibi 14 derecelik buzlu suyun içerisine ellerini 90 saniye süreyle koymuşlardır, ancak ikinci deneyde 60. Saniyeden sonra suyun derecesi kademeli olarak arttırılarak 14 derecelik buzlu su artı 30 dereceye çıkarılmıştır. Katılımcılar ikinci deneyi birinciye kıyasla daha az acı verici olarak değerlendirdi.
Deney sonunda genel olarak katılımcılar sonunda kısmi ısınmanın olduğu 90 saniyelik deneyimi yüzde 90 oranda 60 saniyelik soğuk su deneyimine tercih ettikleri görüldü. Bu deneyde ortaya çıkan sonuca göre insanlar deneyim boyunca yaşadıkları durumun ortalamasını değil de son kısımdaki zirve hisleri esas alarak deneyimlerini nitelendirmektedirler. Daha sonra bu deney kolonoskopi uygulamalarında denenmiş hastaların uygulama ne kadar uzun sürerse sürsün uygulama sonundaki acı miktarını baz alarak uygulamayı değerlendirdikleri görülmüştür. Kahneman bu deneyler neticesinde elde edilen sonuçları zirve-son kuralı olarak kavramsallaştırarak ve şöyle açıklıyor: Yaşadığımız bir olayla ilgili algımızı belirleyen şey, en yoğun duyulan his ve son anda bıraktığı duyguyla bağlantılıdır.
Deneyimin süresi önemli değildir. Olayın büyük bir kısmı boyunca hissedilen şeyler de.Kahneman ve ekibinin araştırma ve deneylerinden ortaya çıkan Zirve son efekti multi-disipliner olarak merkezinde insan ve insan ilişkilerinin yer aldığı tüm alanlar için önemli bir yaklaşım kuralı olarak kalıcı yerini aldı. Ancak tüm sosyal ve psikolojik deneylerin ortaya çıkardığı teorik tanımlarda olduğu gibi zirve son kuralı tanımlanmadan evvel siyaset, ticaret ve diğer alanlarda bu kural önemli bir yaklaşım tekniği olarak kullanılmaktaydı. Siyasetçiler dünyanın her yerinde seçime yakın, borç silme, vergi affı, tüketim ürünlerinin fiyatlarında indirim gibi halka dönük geniş kapsamlı iyileştirmeler yapar ve büyük halk kitleleri tüm iktidar dönemlerinde yapılan zam ve haksızlıkları unutarak değerlendirme ve tercihlerini seçime yakın dönemdeki politikalara göre belirler. Halk ve siyasetçiler arasında sıkça duyduğumuz ‘ balık hafızalı’ tabiri aslında tamamıyla Zirve son efektini ifade eder.
Yine birçok çocuk kliniğinde doktor muayenehanelerinde muayene bitiminde çocuklara şeker verilir. Bu tamamen Zirve efektine uygun bir algı oluşturmanın amaçlandığını gösterir. Yine okullarda öğretmenlerin ilk sınavları daha zor sorulardan oluştururken dönem ve sene sonuna doğru daha müsamahakâr ve daha az zorlayıcı olmaları da bu efekt çerçevesinde değerlendirilebilir. Bir bakıma davranışçı psikoloji ekolündeki olumlu pekiştireçle karıştırılsa da buradaki tutum ve durum tamamen farklıdır. İnsanlar genel olarak ne hissettiklerini değil son olarak ne hissettiklerini önemsemekte ve kararlarına esas değerlendirmelerini de buna göre yapmaktalar.
Daniel Kahneman ve ekibinin davranışçı ekol doğrultusunda yaptıkları araştırmaların ürünü olan zirve efekti, zihin açısından ele alındığında bilişsel bir sapma davranışı olarak görülür. Zihnimizin bir manipülasyonu olarak gelişen bu duruma karşı peki ne yapılabilir. Psikolog Susan Krauss Whitbourne’ün şu üç ipucu zirve efekti durumunu kendimiz için avantaja dönüştürmeyi vaat ediyor:
1. Olumsuz bir deneyim sırasında zihninizi hedeflerinize/sonuca odaklayın.
İşler sizin için kötü geçiyorsa, durumu düzeltmek için sizi motive edecek bazı kurtarıcı yönler bulmaya çalışın.
2. Küçük aksiliklerin zevkli deneyimlerinizi mahvetmesine izin vermeyin.
Hayallerinizdeki özlemle dolu vakitler her zaman kusursuzca gitmez. Bununla birlikte, ara sıra rahatsızlıklarınızın ruh halinizi işgal etmesini önleyebiliyorsanız, zevk-ağrı oranının zevk lehine olduğunu keşfedeceksiniz.
3. Deneyimlerinizi “yüksek not” ile bitirin.
Burada tıpkı zihne yönelik tersine bir yönlendirme taktiği söz konusudur. Zirvedeyken bırakmak olarak özetlenebilecek bu yaklaşımda yaşamakta olduğunuz deneyimin sonunda sıkıntılı bir sonla karşılaşabilme ihtimalinizin yüksek olduğu durumlarda deneyimin en zevkli anında deneyimi sonlandırmanız tüm deneyimin yüksek bir olumlu algıya sahip olmasını sağlar. Misalen sevdiğiniz bir sanatçının konserinde konser sonu trafiğine takılmamak için konserden erken ayrılmak bu tavsiyeye uyan güzel bir tercihtir.
Shakespeare’in dediği gibi: “Sonu iyi biten tüm şeyler iyidir.”
Kaynakça:
http://www.bbc.com/turkce/ozeldosyalar/2015/02/150210_vert_fut_aci_hissi
https://www.psychologytoday.com/blog/fulfillment-any-age/201209/happiness-it-s-all-about-the-ending/
https://curiosity.com/topics/the-peak-end-rule-says-experiences-are-all-about-the-ending-curiosity/
Yazar:Erdal Uğur