Tokyo, Japonya’nın başkentidir ve OECD rakamlarına göre dünyanın en çok nüfusa sahip ikinci şehridir. Büyük Tokyo Bölgesi, dünyanın en popüler yerlerinden biridir. Bu bölge tarihte, Japon İmparatorluğu’na ve Japonya hükümetlerine ev sahipliği yapmış oldukça kutsal bir bölgedir. Tokyo, oldukça pahalı bir şehirdir. Tokyo’nun merkezinde kabul edilebilecek yerlerde evlerin metrekare fiyatı yaklaşık olarak, 250.000$’dır. Buda bölgeyi dünyanın en pahalı yerlerinden biri kılmaktadır. Tokyo’nun sınırları içersinde yaklaşık olarak 38 milyon insan yerleşik olarak yaşamaktadır.
Şehir Japonya’nın en önemlileri arasında yer almakta ve aynı zamanda da ülkenin finans merkezi özelliğini taşımaktadır. Japonya Borsası’nın da yer aldığı Tokyo’da yaklaşık olarak 60 adet büyük firmanın merkezi bulunmaktadır. Buda Tokyo’yu dünyada ilk sıraya taşımaktadır. Tokyo, Avustralya’nın başkenti Melbourne’den sonra dünyanın en pahalı şehri olsa da en fazla turist çeken noktaların başında gelmektedir. Ayrıca şehir alım gücü en yüksek olan 5 dünya şehrinden biridir. Bu denli pahalı ve 38 milyonluk bir nüfusa sahip olmasına karşın başkent Tokyo, dünyanın en yaşanılabilir 3. şehridir.
Şehir, İkinci Dünya Savaşı’nda Amerikalılar tarafından saldırıya uğrasa da Hiroşima ve Nagazaki’ye nazaran daha az hasar alan bir bölge olarak kayıtlara geçmiştir. Ancak Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının bu bölgeyi de ciddi anlamda etkilediğini vurgulamamız gerekir. Savaş sırasında 700.000 kadar bombaya maruz kalan Tokyo’da yaklaşık olarak 200.000 sivil hayatını kaybetmiştir. Savaş öncesi, 6.7 milyon insana ev sahipliği yapan Tokyo’da savaşın ardından sadece 2.8 milyon insan yerleşik olarak hayatını sürdürebilmiştir.
Bu insanlardan çoğu da en fazla 20 yıl süren bir zaman diliminde radyasyon sebebiyle kansere yakalanmış ve hayatını kaybetmiştir. Ancak kısa sürede toparlanan Tokyo ve dolayısıyla Japonlar, tekrardan şehirlerini ve ülkelerini daha güçlü bir şekilde inşa etmeyi başarmıştırlar. Bu sayede şehir 1964 Yaz Olimpiyatları’na ev sahipliği yapabilmiştir. Bunun yanı sıra 2020 Yaz Olimpiyatları Tokyo’ya verilerek, bölgenin ikinci kez Yaz Olimpiyatları düzenlemesi sağlanmıştır.
Öyle ki Tokyo, Japonya ekonomisine yaptığı katkı ile, birçok ülkenin yıllık gelirini geride bırakmayı başarmıştır. Eğer Tokyo bir ülke olmuş olsaydı, yıllık getirisi ile dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer alabilecekti. Buda Tokyo’nun ne denli bir ekonomik güç barındırdığını ortaya çıkarmaktadır. Şehir tam bir mimari örneğidir. Deprem bölgesi olan Tokyo’da binalar 9.5 şiddetindeki depremlere dayanabilecek şekilde tasarlanmıştır. Altyapısı ve ulaşımı ile de dünyanın en gelişmiş şehirlerinden biri olarak gösterilen Tokyo’da iki adet büyük uluslararası havalimanı bulunmaktadır. Bunlar içinde en çok yolcu ağırlayan ise, Tokyo Narita Havalimanı’dır. Narita; dünyanın en işlek 10 havalimanı arasında yer almaktadır. 2011 yılında meydana gelen depremden oldukça fazla etkilenen Japonya’da Tokya depremin etkilerinin az görüldüğü bir bölge olarak kayıtlara geçmiştir. Tsunamiden etkilenmeyen Tokyo’da neredeyse can kaybı dahi yaşanmamıştır.
Şehrin birçok turistik noktası mevcuttur. Bunların başında Tokyo Körfezi gelmektedir. Bu bölge Tokyo’nun gökdelenlerinin bolca bulunduğu bir bölgedir ve aynı zamanda finans merkezleri arasında yer almaktadır. Tokyo’nun deniz seviyesinden ortalama yüksekliği 40m civarında olduğundan, Pasifik Okyanusu ile doğrudan bağlantılı noktaları bolca mevcuttur. Tokyo, Izu ve Ogasawara adında iki adet büyük yarım adadan oluşmaktadır ve şehir 23 bölgeye ayrılmıştır. Şehrin bir bölümümün Pasifik’e kıyısı bulunmaktadır.
Tokyolular, çalışma hayatları boyunca, birçok döneme maruz kalmaktadırlar. Genellikle, hastalıkla sonuçlanan ölümlerin birçoğunun, aşırı çalışma sonucu ortaya çıkması, oldukça ürkütücü bir durumdur. Tokyo’da ikamet eden her 10 kişiden 9’u haftanın 7 günü de çalışmaktadır. Bu tamamen kişisel bir durumudur. Bu kişiler haftada en az 1 ya da 2 gün izinli olmalarına karşın, bu haklarını kullanmaktan imtina etmektedirler. Yapılan araştırmalara göre, bunun altına, kaygı bozukluğu gibi nedenlerin ağırlıklı olduğu tespit edilmiştir. Tokyoluların çoğu eğer tatile çıkacak olurlarsa işlerini kaybedebileceklerini düşünmektedir.
Bu yoğunlukta bir iş hayatının olması beraberinde intihar vakalarını da getirmiştir. Çok sayıda üst düzey çalışanın intihar ettiği Tokyo’da, çalışanların izne çıkması devlet tarafından zorunlu hale getirilmiştir. 2014 yılında kabul edilen yeni yasa ile beraber, buna uymayan çalışanlar cezalandırılacaklar. Her çalışanın yasa sayesinde en az 1 gün tatil yapması zorunlu hale getirilmiştir. Ancak buna rağmen İş-kolik olan Tokyolular yine de çalışmaktan kendilerini alı koyamamaktadırlar.
Yazar:R. Emir Karasu